9 Eylül 2011 Cuma

bütün bir gün düşünmüştü aslında, neydi karar veremediği.
kuşları seyretti çayı elinde. özgür olmanın ne demek olduğunu öğrenmişti çünkü çok kısa bir süre önce. bir iç çekiş geldi ardından. tüm düşüncelere duvar örmek, hapsetmek istiyordu, boğmak onları orda. düşündükçe dahada karmaşıklaşan, bu şey neydi.değermiydi...

sonra saatine baktı hazırlanmalıydı. kaçıyordu beklediği son tren. saçlarını ördü aceleyle, kırmızı mavi elbisesini giyip aynaya baktı. yaşından çok genç görünüyordu. belki aşktı onu dik tutan belkide çok sevilmekti. hayatına girdiği bütün adamlar çok sevdiler onu. öyle ya ondan evlenmişti 16 sında. istememişti evlenmeyi, mahallede, babası çok para aldı dedikoduları döndü durdu çok uzun seneler. çok zengindi adam, 2 katlı evi var dediler. evi olana kız verilirdi o zamanlar.

sokağımızın kendi kuralları vardı, küçük köy hayatını istanbulun çıkmaz sokaklı bir köşesinde sürdürüyorduk. yasaktı kızların top oynaması burda, yakar top oynayan üstü başı yırtık çocukları izleyerek geçti çocukluğum. en iyi bildiğim iş sandalyeye çıkıp çamaşır asmaktı bizim balkonda. annem düşüceksin dikkat et diye bağırırdı mutfağın kapısından. ben atlamayı severdim balkondan, düşmeyi, dizimi morartmayı. 1. kattı evimiz. odam hep karanlıktı, tek küçük bir camı vardı apartman boşuluğuna bakan. bazen camdan konuşurduk. hayallerini anlatırdı bana. burdan bi geçit yapıp kaçıcakmış başka şehirlere sonra başka ülkelere, asla evlenmiycekmiş.
babası döverdi annesini çünkü, çalışmazdı. babasının ayak sesini duyardı bazen ve bana dönüp hayalet taklidi yaparak babaa geliyo derdi. sesini öyle bi inceltirdiki korkardım. haklıydı, 1.80 boylarında, oldukça kilolu,esmer bir adamdı babası. kaşlarını bi çattımı herkes saklanırdı ondan. alacaklı bakkal bile ses etmezdi ona.

ya birda bakkal hüsnü amca vardı işte, çocukken bütün bakkalı olanların adını hüsnü zannederdim. hüsnü bakkal lafından olsa gerek. hüsnü amca çok sevecen tonton bi adamdı. tüm mahalle onun için eli sıkı, cimri derdi ama. çok çikolatasını yemişimdir. hiç boş göndermezdi beni dükkandan. oğlu aşıktı bana. kız nuri derlerdi ona. beni sevdiği için ip atlardı bizimle. mahallenin bütün kızlarıyla arkadas olmuştu.
benim en yakın dostum olacaktı kız nuri, tabii yaşasaydı...

devam edicek.....

17 Nisan 2011 Pazar

iyi kötü

kendin için nefes almak sadece, başka kimseye ihtiyaç duymadan, sadece kendin için aynaya bakmak bugün. kendin için taraman saçlarını. bir başkası ne der endişesiyle yaşamamak ve bunları düşünerek yaşlanmamak.

istediğim herşeyi yaptım diyebildiğin, özgürüm evet diye bağırabildiğin, sonunu düşünmeden, ya keşke dersem diye düşünmeden sevdiğin, aşık olduğun...
hiç bir gülümsemenin sahte olmadığı, hiç bir sözün söz almak için verilmediği ve sözlerin silinmediği. istediğinde ellerinle boyayabileceğin bir gökyüzüne sahip olduğun, çocukların asla ağlamayı bilmediği, büyüdükçe daha çocuklaştığın, kavganın dövüşün olduğu ama kimsenin yara almadığı, çıkarın, benciliğin, ihanetin, iki yüzlünün tek yüzünün hiç doğmamış olduğu...

gidersem yalnız kalırmıyım? endişesiyle haraket etmeden evet gidiyorum diyebildiğin. en çok kendini sevdiğin, kendini sevdiğin için herkesle barıştığın, anlaştığın...
iki seçeneğin olmadığı, arada kalmadığın, seveni sevebildiğin ve bittiğinde bitti diyip gülümseyebildiğin güzel günleriniz için...

en sevdiğin meyve ağaçlarının olduğu bahçede, uyusan koynunda yıldızların, ve uyandığında ağacından dutlar yağsa üstüne. üstüne gitsen tüm korkuların. üst üste koysan tüm soruları ve yaksan tek tek.

belki açar kollarını o korktuğun adi karanlık, içine çeker seni sen tutunursun, dut ağaçlarına yapraklarını kopartarak, onu yakarak.
sevdiğini, sevdiğin için acıtarak.
o senin için karanlık, sen dut ağacı için karanlıksındır artık. her yeni gelen bağlanır bu zincire. biri yönetir, yönlendirir, atar ,satar ama öldürmez. herkes sevmek isterken, herkes yok eder bir başkasının aydınlık yanını. bu yüzden insanda yarı yarıyadır iyilik ve kötülük. sen ona verirsin o bir başkasına iyiliğini.

kimsenin iyiliğine ihtiyacım yok benim diyebildğin,
kimsenin karanlığı olmadan, kimsenin sırtına basmadan ve küçülmeden büyüyebildiğin bir dünya çiz. içinde asla karanlık olmasın.

16 Nisan 2011 Cumartesi

pişşşt

tam hayallerimde ki gibi alıp çantanı gitmek ya da dur dur öyle demeyelimde gitmek zorunda kalmak diyelim bu seferlik. ama bukalemun gibi rengini almak bulunduğun yerin. buralarda doğmuşum gibi karış karış bilmek sokakları. tozunu yutmak bir nevi. ne demiştim, ee şey evet arka sokakta evin camı açsamda bağırsam diyorum evdemisin diye. heeey unuttun mu beni, ne çabuk. ah çocuk senin ellerin güzeldi, giderken baktım sana şöyle bi, kendime baktım bide senimi seçmiştim yani ben. ben sana mı layıktim yani. oysa ben neler haketmiştim. bu hayat bana neler sunmuştu, senin yanından bile geçemeyeceğin adamlar, hepsine yumdum da gözümü sanamı açtım yani. evet bak karsındaydım işte tam kapının orda.son bir şey söylemek için vaktin çoktu. gitme diyebilirdin, ya da kızabilirdin bana,bağırabilirdin. yatakta oturmuş sanki hiç gelmemişim gibi gidişimi izliyordun, boşluğa bakar gibi aynı. orda durup daha uzun bakmak isterdim sana, söyleyemediğim çok şey olduğunu söylemek için vaktim olmadı. kimdi karşımdaki , neydi , neyimdi. sevgilim mi hayır, sevdiğim mi hayır... peki sevdimi beni?

kaç kez girdim o kapıdan, ve kaç kez dedim içimden 7 benim uğurlu sayım diye. aynı gün aynı ay aynı yıl doğmamız sadece bir tesadüf olamazdı. olabilir miş sadece bir tesadüf olabilirmiş. öyleymiş. senin kapı numaran 7 miydi. ben bunu önceden nasıl bildim peki?

sonunu yazmak için sabrettiğim kaç aşk hikayem oldu benim, uzun yıllar beklediğimde oldu, düşünmek için vaktim olmadan yazdıklarımda. ama ben yazdım sonunu. herzaman tahmin ettim bittirdiklerimin, bitirenlerin birgün bana döneceklerini. şimdi başı olmayan bir aşkta kendimi arıyorum. neresini bağlamaya kalksam taze bir son için kayboluyorum. bu sefer kaybettin kızım diyorum. işte sende başka birinin başlattığı boktan bir masalda buldun kendini sonunda, masal bittiğindeyse adın hatırlanmıycak. mmm neydi o kızın adı, önemsizdi.

içimden bir ses diyor ki sen bu değilsin. dön arkana bak mika daha bitmedi...

7 Nisan 2011 Perşembe

uyumadan önce ayak üstü terlemeden sevişenler

attım mikroya pizza mı bekliyorum onu sadece tek düşündüğüm şey pizza. onu düşünürken aklıma geliyorsun bi anda neden?
geçiyorum bilgisayarımın başına seni düşünmemek için, yapmadığım şeyleri deniyorum, sevmediklerimi, yapmaktan nefret ettiğim şeyleri. koşuyorum mesela, uzun uzun yürüyorum. dinlemediğim müzikleri dinliyorum çık git içimden diye. sesin her yerde.

başka kıyılara çarpıyorum, başka kalplere açılıyorum.öyle çok gidiyorum ki, istemediğim kadar, olmak istemediğim yerlerde,olmak istemediğim insanlarla kadeh tokuşturuyorum. hiç birine senin kadar açılmıyorum, istemiyorum açılmak. sonra dalgalanıyorum yeniden başka denizler için yutuorum suları. ve tekrar...

senin yerini dolduranlar, senin gibi bakanlar, sana baktığım gibi bakamadıklarım. yavaş yavaş yerini alabilicek adamlar tanıyorum. seni unutmak için seçtiğim adam terk ederken beni sana emanet ediyo. bu ne güzel bir kader böyle. yine seni hatırlatıyorlar bana. başlarken sen biterken sen.

şimdi batmak istiyorum en dibe, daha sert olmalı düşüşlerim büyüdüm ben...daha fazla kırılmalıyım ve daha fazla acımalı canım. daha büyük sevmeliyim. senden daha çok. sen sandıklarım giderken daha çok yakmalı beni.

gözlerimde aşkı görüp ona sahip çıkmak isteyenler, kabullendiler herşeyimle beni,sevmedim hiçbirini, ya da senin beni sevdiğin gibi sevdim. gözlerimde bir başkasıyla, başkasının bakışlarıyla...

yazarken yüzümdeki tebessümün anlamı ne?
bilmiyorum.
benden habersiz ilerleyen zaman, beni üzen tüm herşey herneyse bu gülüşü sevmedim.
ağlamak daha az üzülmekmiş.

30 Mart 2011 Çarşamba

biri bana yardım etsin kafamı kessin

sana yazdığım son yazı olsun bu
senin için kalbimin son atışı olsun ve ben gidiyim artık
çünkü çok geç sevgilim
sana bana bize çok geç

belkileri bıraktım artık çünkü sabrım yok daha fazla
seni düşünmeye gücüm yok
yapamıyorum senin gibi uzaktan severek yaşayamıyorum

deneme 2 nasıl bir intihar mektubu bu amk arka fon direk nihat doğan.nasıl bir arabesk ceylan yaşıyor içimde benim lan çık git pis yelloz çık içimden.
neyse başka deniyim.

sen giderken bazen mutlu oluyordum
osurabiliyordum çünkü rahatça
heycandan gelen gazımı içime atmaktan göbeğim kocaman oluyordu
gidiyordun ya sevgilim
ben çok rahatlıyordum
sonra yine gel istiyordum ama
özlüyordum heran seni
ah bir bilseydin beni
severmiydin ardından kapıyı kapatır kapatmass yess diye bağırıp tuvalete koştuğumu
yinede severmiydin beni

gitme yeterki gitme tutarım tüm iç seslerimi
sadece yorgun olduğum gecelerde horlamamı duyarsın
söz veriyorum sevgilim içime atarım yeterki gitme
istemessen işemem bile

duymadın hiç belki duysan severdin beni
çok naziktir benim osurmalarım
gitme eyyy sevgili ben senin için herşeyi yaparım

(im hero) dırırırı dırırıır dırırır

çalmasın telefonlar, kısılsın sesim
ben seni ekmek arası çiğ çiğ yerim
duyuyormusun sevgilim senin için bu sözlerim
yapmıyorsam senin için açılsın gözlerin

bakma göbeğimin şişine
gazım var diyemedim
diyemedim diyemedim...

lay lay looom galiba sana göre sevmelerrr
hopa şinanay galiba sana göre sevilmelerrrrrr

biri bana yardım etsin delirioruuummmmm

zart zurt

kimsenin bilmediği bir yer var bu şehirde hiç ayak deymemiş, tüm renkleri ve sevdiğimiz ne warsa bulabileceğimiz bir yer.
bazen gözlerimin içinde görüyorum resmini aynam çatlıyor yavaş yavaş. korkmuyorum kesilmekten, kanamaktan korkmuyorum hiç. üstüme geliyor cam kırıkları. hala kimsenin görmediği giremediği saklı gizemlerim var içimde. asla rengi griye dönmeyen parlak renklerim. kimseye göstermediğim sevgilerim var. kimseye vermediğim sırlarım.
belki açarsın kapılarımı yavaşça, canımı yakmassın hiç. tüm renklerimi seversin belki ve tüm sevdiklerimi. içimde kalmak istersin biraz daha ben olabilmek için.
belki birlikte gideriz o kimsenin gitmediği yerlere. belki sen O sundur kimbilir.
belkide hiçkimse. yoldan geçen herhangi biri.

keşke sen,o ya da bir başkası açabilse kapılarımı, pencerelerimden sarkan yalnızlıklarımı elleriyle içeri alsa tekrar. intahar ediyorlar yavaş yavaş.
tozlanmak üzere olan yarınlarımı temizlese ve bembeyaz bir örtü örtse üstüne. beyaz görse gözleri hep beni simsiyah olmama rağmen. ve hiç gitmese...

ne sıkıcı olurdu, ekşın olsun ekşın ben zoru seviyorum bebeğim.

26 Mart 2011 Cumartesi

hallederim ben nedir ki benim icin :)

22 Mart 2011 Salı

bir gün sen bir gün ben

mutluyken zaman bulamıyorum yazmaya ne zaman sıkılsam, mutsuz olsam burda buluyorum kendimi. tuşlara hızlı hızlı deydikçe parmaklarım unutuyorum herşeyi. ne yazdığımı bile unutuyorum sadece sesler iyileştiriyor beni. tık tık tık...

herkes mutsuzmu burdaki, bazen takip ettiğim blagların kapandığını görünce, tamam diyorum mutluluğu bulmuş pılını pırtını toplayıp gitti buralardan. 2 ay sonra dönerler.

mutsuz olmak için hiçbir sebebim olmamasına rağmen içimdeki sıkıntıyı bir türlü atamadım kaç gündür. hergün iyi kötü birsürü şey yaşıyorum burda. ailemden uzaktayım,sevgilimden, arkadaşlarımdan.ama yeni arkadaslarım war yeni eğlencelerim yeni aşklarım. ama yetmiyorlar bana sanırım. içinde yaşadığım yalan dünyada kana kana da içsem suyu yine susuyorum ve yine.
burası da yalan orasıda. benim büyük alışkanlıklarım var sevgi zannettiğim sevmemelerim, beni dost zannedenler ama düşman olduklarım, bazen çıkarlarım var benim. göründüğüm kadar iyi biri değilim, zaten iyi biri gibide görünmüyorum. kimse sevmez beni ilk görüşte.sevmesinler ben bile sevmiyorum şuanda. kendimi değiştirmek için ne yapmam gerekiyo bilmiyorum. kendimi mutlu edemiyorum ancak başkaları mutlu edebiliyor beni ne acı. nasıl bu kadar sevgiye aç, arsız oldum ben. neden herkes ,beni sevmek zorunda sanki. neden kendimi anlatmak için bu kadar çabalıyorum, neden aldığım kesin kararlardan 1 sn içinde vazgeçebiliyorum, neden bana tonla kötülük yapanı sadece bir sözüyle affediyorum.

korkuyorum bu gün kendimden. yarında korkmaktan korkuyorum, insanlardan korkuyorum. kendimi biliyorum çünkü bende onlar gibiyim. kaç kişinin canınızı yaktığını çok iyi bilirsiniz. peki kaç kişinin canını yaktınız?

ya olta olursun, ya balık.istediğin olabilirsin ama illa ikisinden biri olursun. olta olmayıda biliyorum, balık olmayıda. peki bile bile niye hala balıkken yaklaşıyorum oltalara.
iç sesim terk etti beni bugün
akıl vermiyor kimse bana.
yanımda sadece figürler var hayali aslında varlar ama yoklar gibi yalan dostluklar.
yanında olup ama uzakta olan.
ben ya varımdır ya da yok. ya dost olurum ya düşman arkadas olamam ben.

yalnızım belkide hayatımda ilk kez.ilk kez ne geriyi ne ileriyi düşünüyorum., ilk kez belkide şuanı yaşıyorum. birinin gelip bana sıkı sıkı sarılmasına o kadar ihtiyacım varki. salt bi sevgiyle sarılsa biri bana uyandığımda belki gitmiş olur korkusu duymayacağım biri. annem gibi birisi.

25 Şubat 2011 Cuma

döngüsel sezgi ve ezgisel öküz

kesin karar verip bitti diyorum hatta tamam yeaaa bloguma bunu yazabilirim tamamen bitti çünkü yalan yok diyorum. yazıyorum. tüm herşeyi içimde kalbimde beynimde heryerimde bitiriorum. onun beni arama ihtimali yok, konuşma ihtimalimizde yok diyip tüm ümitlerimin ağzına sıçıp boktan bir uykuya dalıyorum. sabah mutlu uyanıyorum ve 1-2 haftadan beri nihayet nefes alabildim diyip teşekkür ediyorum dünyaya çiçeğe böceee
sonra noluo tamam yeaa kurtuldun kızım dediğim anda pat yine buluo beni... anlıyo unuttuğumu büyük bir aceleyle hemen kendimi hatırlatmalıyım diyo sanırım ya da gerçekten doğru tamamen ümidimiz kesilmeden olmuo olucak olan. ne zaman vazgeçsem o zaman oluyo. hoppallaaaa yani olmasın artık zaten ne değeri kalıo ne anlamı.

yok bu sefer üzülmüorum, çokta lulu yok efendim gidersen hiç üzülmem sen kimsin ki, yok ben hiç oturup bir erkek için ağlıcak, üzülücek yas tutucak biri değilim... gibi yalanlara, oyunlara girmedim.

direk dedimki;
sen beni öldürüosun herseferinde, yeter artık !
cevap: ölme, yapma
(mala bak ya ölme dio tam bir öküz sevmişim) sonra dedim ki
süper mario gibiyim ölüp ölüp devam ediyorum ve herseferinde marionun ateş toplarına değdiği anda ki müzik çınlıo beynimde zangır zangır. ( ne zaman kaybetsem, ezilsem , kötü bi bok olsa o sesi duyarım )

cevap: seni seviyorum
ben: seni seviyorum...

bi baktım pinokyomun burnu teee buralara kadar gelmiş.lan yoksa bu blogumumu okuo :S olabilir mi ?

okuyorsan gerizekalı: (orta parmak) dötüne girsin.

23 Şubat 2011 Çarşamba

tüh yine benim hatamdı özür dilerim my dear god

olabilir mi? gerçekten beni sevmiş, istemiş olabilir miydi?
ya gerçekse, ya hiç yalan söylemediyse...offf hayır yine norah jones çalıyo siktir kesin mesaj atıcam şimdi. atmasam! atıyım ya ne kaybederim ki?

(iç ses): mika ne zaman böyle desen kaybediyorsun ama.

(ben): kaybetmek bazen kazanmak olabilir mi? olabilir bence. o zaman deneyebilirim.

(iç ses): yine aynı şey olucak mika biliosun

(ben): peki ya olmassa (düşünen surat)

(iç ses): kaç kere denedin kızım kaç kere herseferinde aynı işte aynıııı

(ben): kes sesini kaç kere öldüm hatırlamıyorum bir kez daha ölsem nolur?

ne olurdu gerçekten. aynı kişiye kaç kere ölmüşüz ne önemi var ki,bitmişsin ne de olsa ona 3,4,5 ne fark eder ki.
karların istanbulun pis sokaklarını kapaması gibi içim. başka ölümlerle bir öncekini kapatmak.hani ölürüm de bi önceki kadar acıtmaz. belki mutlu ölürüm bu sefer olamaz mı ?

şimdi üzerime giydiğim hiçbir kimlik uymuyor bana. çünkü hata yapmak üzereyim.hata yapmak üzere olan birinin suratını gördünüz mü hiç.ben onu aynamda gördüm. tehlikeliydi bence. yapabilirdi heran çünkü. kendini öldüren biri başkasını öldürebilir miydi?

saat sabaha karşı 4 yada 5, içime sokağın sessizliğini çekerdim.tuhaf bir toprak kokusu, doya doya koklardım onu. üşümek güzel gelirdi, az sonra yatağıma girip ısınabilirdim.
annemle babam beni sofrada beklerdi, ben gitmezdim, daha sonra yiyebilirdim çünkü.
herşeyi yarına ertelerdim. hep bir yarın hep bir daha sonram vardı.
ama sen benim ertelenemezimdim.hemde hiçkimseyken, hiçbirşeyimken. eğer üşürsem ısıtamazdın beni, geç kalırsam beklemezdin belki. ben sana tüm mükemmelliğimi verdim.
ne kadar şanslısın ben bunu kendime bile vermedim.

(ben): evet bidaha norah dinlemicem ben kesin karar verdim.

3 gün sonra norah jones rain dinlerken...

(ben): yok yok bu böyle olmaz tek bi mesaj atıcam sonra aşkından geberiyorum dese bile cevap atmıcam.

(iç ses): nah atmıcaksın.

(ben): görürsün.

mesaj: seni çok özledim
cevap: nerdesin?
mesaj: ingilterede
cevap: ne zaman geliyosun istanbula?
mesaj: .....
cevap.....
mesaj....
cevap...

sora....

mesaj
mesaj
mesaj
mesaj

tek bir cevap.

bu aralar müsait değilim pek müsait olunca görüşürüz by.

(iç ses): götüne girsin mika iyi oldu sana.

(ben): yine haklı çıktın.tamam anladım beni sevmiyo.

(iç ses): bence de.


kafamın içindeki tüm sorular bir bir uçtu bi kaç gece içinde. yaşadıklarım, öğrendiklerim herşeyi yavaş yavaş ayıkladım. 'ama beni çok sevdi' demiyorum artık.işte bu benim hayatımdaki herşeyi düzeltti. bazen kaybetmek, kazanmakmış.
üst üste yapılmış hatalardı
boşa harcanan zaman ve emeklerdi
gereksiz üzüntülerdi belki
ama bana çok şey öğretti

çok sevdiğin birinden nefret etmeyi, ve nefret bile etmicek kadar önemsememyi
sükretmeyi, en baştan sevmeyi, sabretmeyi, unutmayı...v.s

artık istesemde ölmem, hiçbirşeyin acıtmaz beni.

teşekkürler büyüyorum sizinle...

16 Şubat 2011 Çarşamba

hey adam!

erkekler erkek midir? nedir erkeklik? tıpta erkek üreme organı diye adlandırılan, halk arasında pipi, penis, arkadaslar arasında minik kuş, bamya ya da patlıcak olarakta bilinen uzvunuz mu erkekliğiniz? çoğunuz değilsiniz artık.

şuçun bir kısmı bizim tabi, barzo, kıro ,maço diye diye yumuşacık yaptık sizi. oyun hamuru gibisiniz gerçekten. o ne öyle facebooktan hergün resim eklemeler bi böyle tripler resimlerde. erkek dedğin adamın 1 bilemedin 2 resmi olur. aşığım bakışları,manzaraya bakarak acılı lahmacun yemişçesine poz vermeler. erkek dediğin uğraşmaz böyle şeylerle,iplemez yani. hatta anlamaz öyle çok ilgilenmez çünkü. neden kadınlar gibi oldunuz siz? dedikodu yapan, ahuhuhahh fldkfnkn gibi aptal gülme şekilleriyle gülen, sürekli facede kim kiminle nerde takip eden, resim ekleyen, tripli tripli pozlar veren, ayyy kuzuuu hıh gibi sadece gaylere ve kızlara özgü olan cilveleri yapan, konuşurken ısmarlarsan gelirim cümlesini sözde erkekliğine yedirebilmiş, naz yapan, yavşak yavşak el şakaları yapan, kız gibi sırıtan gülen, hiç bir ağırlığı olmayan... sabaha kadar yazarım. nooldu size böyle yaa?

ben özür diliyorum kendi adıma erkek milletinden,bi anda çok yükleme yaptık çünkü.yok espirili olsun yok bebek yüzlü ama kadir inanır bakışlı olsun,maçolarsan nefret ederim,metroseksüel olmalı, mavi gözlü zenci olsun,gül alsın yok romantik olsun, bi yerleri büyük olsun, kibarlıktan kırılsın, ince olsun, narin olsun.al sana erkek... sonuç işte...

erkeklik bi yana da insanlığınızıda kaybediyosunuz. hani lisede ülkü ocaklarında asarım keserim ülkem için ölürüm diyenler. hani komşusunu,sınıf arkadasını bacısı olarak görenler. şimdi bacını götürseler. kadın erkek eşit oda sevişmeli onunda hakkı amaaa diyen bunu derken kaşı gözü başka oynayan cinsiyetsizler haline nasıl geldiniz?

aahhh ahhh hiç kibar değilsiniz, bu devirde ne savaşı sevişin, ne bacısı yaaa kıro bacı ne, kadın erkek eşit ooluum,sen sevişiosan tabiki kadınlarında hakkı, azcık ince ol ince diyen dilime osurabilme ihtimalim olsaydı bunu kesin yapardım.

not: kurunun yanında yanan yaşlar (üzgünüm) ve özür dilerim ve beni affedin ve hak verin öpücükler

15 Şubat 2011 Salı

çokta lulu

kendimi sevdiğim kadar sevebilsem karşımdakini
o kadar çok seviyorum ki kendimi, birinin beni sevmemesine tahammül edemiyoum. haklıyım bence. dostluğumu kaybedenlere acıyorum. dostum olanlar çok şanslı. kesinlikle eminim buna. eğer biri benim dostluğumu kaybetmişse o gerçekten kimsenin dostu olamaz. ne zaman biri kaybetse beni, ben daha çok büyürüm. daha fazla kaybetmesi için. hatırlar benim yardımseverliğimi, mutsuzken onu nasıl mutlu ediceğimi bildiğimi hatırlar, üstünü örterim, hastayken çorbada yaparım, tek yapamadığım kusmuk temizlemek. onu yapamam bak. beni sevmiyorsan eğer bu yüzden haklısın.
değerimi bilenler ne kadar şanslılar. kendimi kıskanıyorum. keşke benim gibi bir dostum olsa benim. ben çok iyi bir dost çok iyi bir arkadasım. yaptığım en iyi şey bu hatta.

biraz zeki olmak gerekio bunun için, kafayı çalıştırmak. açığını kapatmalısın çünkü, eksikliklerini bilip tamamlamalısın. su istermisin demeden su getirmelisin mesela, unutur bazen insan susadığını. paylaşmalısın işte ne biliyim öyle tek başına yaşamamalısın.

kıskanmamalısın, kıskandığında söyleyebilmelisin '' çıkar o elbiseyi çok güzel görünüosun benden güzel olma'' diyebilmelisin. ne düşünüyorsan yani.

ya da hepsini unut. tam tersi.
çokta lulu yaa ne halin varsa gör güler eğleniriz içer sıçarız o kadar. ne hastamı oldun, öyle ince giyinirsen olursun tabi. canın mı sıkılıo, hımmmm kitap oku...

demelisin ve keyfine bakmalısın...

kaybettin yahuuuuu acıyorum sana ve popomu dönüp uyuyorum.

13 Şubat 2011 Pazar

yabancı dualar

sevginin olmadığı hiçbir yere, duruma, aşka, arkadaslığa, dostluğa tahammülüm yok.
nebiliyim köşedeki bakkalı bile sevmeliyiz sanki.
sahip olduklarını sevmeli insan. biz hep sahip olamadıklarımızı sevdik.
kazandıklarımızdan çok kaybettiklerimizi düşündük. bu yüzden sevmeye vakit bulamadık, yaşamadık yani. deniz kenarında bir evimiz vardı.odamın penceresinden ayaklarımı sallandırırdım.ayaklarım suya değene kadar annem masallar anlatırdı bana. ah bi deyseydi ayaklarım o suya, bi büyüyebilseydim.
aynalar yandı yavaş yavaş, değiştik. ne zaman yalnız banyo yapmaya başladık deydi ayaklarımız tüm sulara. ama değeri kalmamıştı artık. aynı pencere aynı su aynı ev herşey aynı, benim gözlerimden başka. yanında ya işte tutsana. hayır uzanmalıyım önce, o kollarım kopmalı. ağlamalıyım belki belki yine kurmalıyım aynı cümleyi. ''kimse onun kadar yakmadı canımı'' her gidene söylenen sözler. tonlama farklı. bazen hıçkırarak bazen elini sokup içine kalbinden almaya çalışarak. bazen neden yandığını bilmeden, bazen hiç tanımadığın biri için. ama hep aynı.

önce avuçlarında bulursun onun titreyen ellerini, bakamaaz ya sana yanakları al al olur hani. anlarsın seni ne kadar istediğini. sen istediğin için keser saçlarını, sen gelmeden önce odasını toplar, gömleğini ütüler belki. göremessin ki senin için yaptıklarını. sen sadece sana yapılmayanı görürsün, sevgilerini değil nefretlerini hatırlarsın. ve ne zaman sevmese biri seni yaralanırsın, sevenleri unutarak, sevgilerini umursamayarak.

ayaklarım suya deymesin artık istemiyorum.

2 Şubat 2011 Çarşamba

aşk yok taktik var

sevmediğin tüm erkekler seni sevebilir tabi eğer istersen,
kadınlar bişekilde istedikleri erkeği elde ederler bıdı bıdısına girmiycem fakat bunun bir gerçek olduğu tartışılmaz.belki uzun sürer belki üzer ama sonunda her kadın istediğini bi şekilde alır.eğer ki alamadıysa ya çok salaktır ya da yeterince istemiştir.ben buna katılırım arkadas bu budur yani.

ama her oyunda kurallar vardır ve hileler. kopya çekmeden geçilmeyen sınavlar gibi düşünün. illa kestirme bir yol ufak bir şah mat hareketiyle erkeği tabiri caiz ise kafeslemek mümkün. tabiki bazı imkansızlıklar vardır. bunlar çok ekstrem durumlar evlidir,sevgilisi vardır...v.s zaten bunlar uzak durulması gereken erkekler sınıfına girerler.

eğer bir sevgiliniz varsa (uzun süredir sevgilisi olan biri olarak konuşuorum ki;) ve eğer sizinle eskisi kadar ilgilenmiyorsa ne biliyim eskiden 10 arayıp şimdi 3 arıyorsa endişelenmeyin lütfen. çünkü bu sizin birlikteliğinizin 3.ayına rastlar ve en çalkantılı dönemdir.normaldir tüm soğukluklar.tüm soğuk kanlılığınızı koruyarak üstüne gitmeyerek durumu kendi lehinize çevirebilirsiniz.bırakın aşk kendini sevginin kollarına bıraksın. bu dönemde yapılmaması gereken 3 şey;

asla neden beni aramıyorsun deme
kıskandırmak için kendini paralama komik duruma düşme olasığın çok yüksek
ve en önemlisi asla trip atma...

diyelimdi bu dönemi başarıyla atlattık,
6 ay geçmeden emin olmayınız bu bir dip not !!!

artık alışkanlıklar devreye girer sizden ayrılamayacağı beynine empoze edilmiştir.çünkü üşenir yeni birinin peşinden koşup tavlamaya.6 aydır malum onu baya bi yordunuz.( lütfen yorun)

cefayı çekiceksin ki sefasını süresin evreleri en zevkli evrelerdir.yan gel yat abi.kuaförede gitmesen, makyajda yapmasan hiiiç farketmez çünkü artık o sizden başkasını düşünemez.

hangi evrede olursan ol onunla konuşmaman gereken tek konu,
evlilik.bu konu asla bir bayan tarafından açılmamalı.rahat bırakın o dökülür zamanla.erkekler kadınlardan daha meraklı evlenmeye buna eminim.
o konuyu açtığındada büyük bir ustalıkla istemem yan cebime koy taktiği uygulanmalı. löpşş die atlanmamalı.

böyle yani arkadaşlar benden söylemesi yaşadım gördüm. kaybettiğiniz erkeği geri kazanma taktikleri için bir sonraki yazıyı bekleyiniz please

NOT: türk dil kurumu tarafından takip edilen bir platform değil burası istediğim imla hatasını yapar, istediğimide yazarım.gıcık olanlara da itinayla gıcık olurum. kasma oğlum yazarken koy gitsin nokta

21 Ocak 2011 Cuma

amaaaan nası sıkıcı bi yazı okumayın

neden hiç bilmediğim bu ülkenin sokaklarında aklıma geliyorsun
hiç olmadık zamanlarda

aklımdayken sen kilitli bir müzik kutusuyum sanki
içinde dans eden balerinin hüznü aynam
çalan şarkı hep aynı

senden ne kadar uzak olduğumu bilmiyorum artık
sana benzemeyen insanlara bakıyorum
belki birazcık benzerler bir an sana
belki...

emin oluyorum bazen aynı şarkıda yürüdüğümüze
önüme gelene çarpa çarpa
hayatın beni nereye sürükleyeceğini bilmeden
hergün birşeyler katıyorum kendime
sen bana asla layık olama diye

çocukken de toplamazdım yatağımı
hala aynıyım
dağıttığım her şey kalır orda
kalbimde öyle

dağıttıkları, aldıkları, verdikleri herşey
sevdiklerim, sevmediklerim
herşey içimde
yatağımı topladım bugün
içindekiler gözükmesin diye
keşke bu kadar kolay olsaydı herşey

6 Ocak 2011 Perşembe

londra da bir garip serçe

kediciğim ben gidiyorum ingilterenin soğuk havalarına yokum bi 6 ay kadar.seni özlerim, kokunu özlerim. istanbulumu özlerim. benim istanbullarım var içimde. elimin içine koyduğum galata kulem,köprülerim ve en önemlisi türk kahvelerim var tadına doyamadığım. sonra boğazda sade kahvede sevgilimle kahve içerken yaptığım dedikodular. ödediğim otopark paraları, yaptığım hatalarım, güldüğüm, ağladığım herşey...
beni tanıyan tek şehir istanbul.

gidiyorum lan çok duygusalım yatağımda bir başka yatıyorum. kedime, anneme, babama bi başka bakıorum. istanbulu dinliyorum gözlerim kapalı falan.
sevdiğim ve sevgimi en dibine kadar hak eden mükemmel adam, sevgilim...
bavulumu hazırlamama yardım ediyor, benimle alışveriş yapıyor. ihtiyacım olduğu her an yanımda buluyorum onu. hergün bin kere vazgeç boşver desede ve gözleri dolu dolu baksada bana, babam ağzıma sıçar gitmek zorundayım. git git mika valla dönmek istemiyceksin diyenlerin kafasına osurıyım ben ne alaka yeaa. benim burda çok daha büyük özgürlüklerim benim burda çoook sevdiklerim benim can kırıklarım var.
gidiyom ben yaaa