17 Nisan 2011 Pazar

iyi kötü

kendin için nefes almak sadece, başka kimseye ihtiyaç duymadan, sadece kendin için aynaya bakmak bugün. kendin için taraman saçlarını. bir başkası ne der endişesiyle yaşamamak ve bunları düşünerek yaşlanmamak.

istediğim herşeyi yaptım diyebildiğin, özgürüm evet diye bağırabildiğin, sonunu düşünmeden, ya keşke dersem diye düşünmeden sevdiğin, aşık olduğun...
hiç bir gülümsemenin sahte olmadığı, hiç bir sözün söz almak için verilmediği ve sözlerin silinmediği. istediğinde ellerinle boyayabileceğin bir gökyüzüne sahip olduğun, çocukların asla ağlamayı bilmediği, büyüdükçe daha çocuklaştığın, kavganın dövüşün olduğu ama kimsenin yara almadığı, çıkarın, benciliğin, ihanetin, iki yüzlünün tek yüzünün hiç doğmamış olduğu...

gidersem yalnız kalırmıyım? endişesiyle haraket etmeden evet gidiyorum diyebildiğin. en çok kendini sevdiğin, kendini sevdiğin için herkesle barıştığın, anlaştığın...
iki seçeneğin olmadığı, arada kalmadığın, seveni sevebildiğin ve bittiğinde bitti diyip gülümseyebildiğin güzel günleriniz için...

en sevdiğin meyve ağaçlarının olduğu bahçede, uyusan koynunda yıldızların, ve uyandığında ağacından dutlar yağsa üstüne. üstüne gitsen tüm korkuların. üst üste koysan tüm soruları ve yaksan tek tek.

belki açar kollarını o korktuğun adi karanlık, içine çeker seni sen tutunursun, dut ağaçlarına yapraklarını kopartarak, onu yakarak.
sevdiğini, sevdiğin için acıtarak.
o senin için karanlık, sen dut ağacı için karanlıksındır artık. her yeni gelen bağlanır bu zincire. biri yönetir, yönlendirir, atar ,satar ama öldürmez. herkes sevmek isterken, herkes yok eder bir başkasının aydınlık yanını. bu yüzden insanda yarı yarıyadır iyilik ve kötülük. sen ona verirsin o bir başkasına iyiliğini.

kimsenin iyiliğine ihtiyacım yok benim diyebildğin,
kimsenin karanlığı olmadan, kimsenin sırtına basmadan ve küçülmeden büyüyebildiğin bir dünya çiz. içinde asla karanlık olmasın.

16 Nisan 2011 Cumartesi

pişşşt

tam hayallerimde ki gibi alıp çantanı gitmek ya da dur dur öyle demeyelimde gitmek zorunda kalmak diyelim bu seferlik. ama bukalemun gibi rengini almak bulunduğun yerin. buralarda doğmuşum gibi karış karış bilmek sokakları. tozunu yutmak bir nevi. ne demiştim, ee şey evet arka sokakta evin camı açsamda bağırsam diyorum evdemisin diye. heeey unuttun mu beni, ne çabuk. ah çocuk senin ellerin güzeldi, giderken baktım sana şöyle bi, kendime baktım bide senimi seçmiştim yani ben. ben sana mı layıktim yani. oysa ben neler haketmiştim. bu hayat bana neler sunmuştu, senin yanından bile geçemeyeceğin adamlar, hepsine yumdum da gözümü sanamı açtım yani. evet bak karsındaydım işte tam kapının orda.son bir şey söylemek için vaktin çoktu. gitme diyebilirdin, ya da kızabilirdin bana,bağırabilirdin. yatakta oturmuş sanki hiç gelmemişim gibi gidişimi izliyordun, boşluğa bakar gibi aynı. orda durup daha uzun bakmak isterdim sana, söyleyemediğim çok şey olduğunu söylemek için vaktim olmadı. kimdi karşımdaki , neydi , neyimdi. sevgilim mi hayır, sevdiğim mi hayır... peki sevdimi beni?

kaç kez girdim o kapıdan, ve kaç kez dedim içimden 7 benim uğurlu sayım diye. aynı gün aynı ay aynı yıl doğmamız sadece bir tesadüf olamazdı. olabilir miş sadece bir tesadüf olabilirmiş. öyleymiş. senin kapı numaran 7 miydi. ben bunu önceden nasıl bildim peki?

sonunu yazmak için sabrettiğim kaç aşk hikayem oldu benim, uzun yıllar beklediğimde oldu, düşünmek için vaktim olmadan yazdıklarımda. ama ben yazdım sonunu. herzaman tahmin ettim bittirdiklerimin, bitirenlerin birgün bana döneceklerini. şimdi başı olmayan bir aşkta kendimi arıyorum. neresini bağlamaya kalksam taze bir son için kayboluyorum. bu sefer kaybettin kızım diyorum. işte sende başka birinin başlattığı boktan bir masalda buldun kendini sonunda, masal bittiğindeyse adın hatırlanmıycak. mmm neydi o kızın adı, önemsizdi.

içimden bir ses diyor ki sen bu değilsin. dön arkana bak mika daha bitmedi...

7 Nisan 2011 Perşembe

uyumadan önce ayak üstü terlemeden sevişenler

attım mikroya pizza mı bekliyorum onu sadece tek düşündüğüm şey pizza. onu düşünürken aklıma geliyorsun bi anda neden?
geçiyorum bilgisayarımın başına seni düşünmemek için, yapmadığım şeyleri deniyorum, sevmediklerimi, yapmaktan nefret ettiğim şeyleri. koşuyorum mesela, uzun uzun yürüyorum. dinlemediğim müzikleri dinliyorum çık git içimden diye. sesin her yerde.

başka kıyılara çarpıyorum, başka kalplere açılıyorum.öyle çok gidiyorum ki, istemediğim kadar, olmak istemediğim yerlerde,olmak istemediğim insanlarla kadeh tokuşturuyorum. hiç birine senin kadar açılmıyorum, istemiyorum açılmak. sonra dalgalanıyorum yeniden başka denizler için yutuorum suları. ve tekrar...

senin yerini dolduranlar, senin gibi bakanlar, sana baktığım gibi bakamadıklarım. yavaş yavaş yerini alabilicek adamlar tanıyorum. seni unutmak için seçtiğim adam terk ederken beni sana emanet ediyo. bu ne güzel bir kader böyle. yine seni hatırlatıyorlar bana. başlarken sen biterken sen.

şimdi batmak istiyorum en dibe, daha sert olmalı düşüşlerim büyüdüm ben...daha fazla kırılmalıyım ve daha fazla acımalı canım. daha büyük sevmeliyim. senden daha çok. sen sandıklarım giderken daha çok yakmalı beni.

gözlerimde aşkı görüp ona sahip çıkmak isteyenler, kabullendiler herşeyimle beni,sevmedim hiçbirini, ya da senin beni sevdiğin gibi sevdim. gözlerimde bir başkasıyla, başkasının bakışlarıyla...

yazarken yüzümdeki tebessümün anlamı ne?
bilmiyorum.
benden habersiz ilerleyen zaman, beni üzen tüm herşey herneyse bu gülüşü sevmedim.
ağlamak daha az üzülmekmiş.