15 Aralık 2010 Çarşamba

kız kafaları

kendi kendime konuşurum ben objelerlede konuşurum, konuşamadığım hiç bir şey yok.konuşarak anlaşamam ama çok konuştuğum için sanırım.
kedim bazen sıkılır gider yeter bakışı atıp.ben ona terlik fırlatırım o bana trip atar.en çok ben dinlemem beni, içsesime sulanırım sürekli.yakışıklı bi iç sesim var benim üstelik çokta seksi. dur yapma mika derken bi cilveler bi edalar. yap dese bu kadar istek uyandırmaz yemin ederim. çık karşıma cesur iç sesim çık karşıma ürkek kelebeğim derim ama, böyle zamanlarda ağzını bozup sen zıııırrr delisin dio bana. sonra gidip kafayı çekiyodur heralde gelmiyo çünkü bir süre.

velhasıl kelam şu öğrenci protestolarını izlerken hayale daldım derin derin. ben dünyanın en güzel, en seksi en çocuksu en kadınsı en meleği en şeytanisiymişim. tabi o zamn tayyip erdoğandı yok bülent arınçtı gibi insanlara kalmamış ülke.tüm ülkeyi benim güzelliğim yönetiyo. yat diorum yatıolar kalk diyorum kalkıyolar. tayyibin dişi versiyonuyum yani :) neyse böyle bir meyve tabakları, bir tatlılar hayal ettim ki onları çizsem bakan herkesin çükü düşer o yüzden onlara girmicem çok aç olduğum şu saatlerde.neyse işte tüm erkekler ölüo benim için esmer sevende beni sevio, sarışın sevende beni seviyo, tüm erkekler beni görünce öküz oluyo ölee güzelim.

sonra birden bir kriz ortamı, amanın kadınlar grev yapmaya başlıyolar.kocalarımız bizimle ilgilenmiyo yok efendim sürekli rakı içip mika mika diye ağlıyolar.açıolar bunlar pankartlarını,sloganlar bilmemneler. kimsenin umrunda değil tabi. mika tabi erdoğanın kadın versiyonu ya çok duygusal başlamış ağlamaya. sonra davosa gitmiş demişki tüm erkeklere siz ancak öldürmeyi bilirsiniz.sevin birbirinizi sevgi emektir sevgi iyiliktir felan diye. aşkla bakın dünyaya pembe görün diyerekten. sonra kadınlar tekrardan başlamışlar greve bir de ne görsün mika havada sürpriz yumurtalar uçuşuo.yehhuuuu demiş birsürü oyuncaaam oldu yuppiii. oturmuş hepsinin çikolatasını biiiir biiiiir yemiş oyuncaklarınıda kadın halka daıtmış oyalansınlar diye. biz buna halk arasında ele verirsin talkını, kendin yutarsın kinder sürpriz yumurtanın çikolatasını diyoruz. olsun o da bişey.

çok şey anlatmaya çalışıp anlatamadım affola.

3 Aralık 2010 Cuma

laylaylom sana göre sevmeler

evet arabesk bir aşktı bizimki
somurtkan yüzünde eskimiş ve küflenmiş bir ifade vardı
sürekli gezerdi geceleri ve içerdi ipsiz sapsız
en arabesk olmayan şarkılar bile sende saza dönüşürdü
yüzünün döküldüğü yerde ıslak ve saçma bir gül kalırdı

gül arabeskti mahsun kırmızıgülü hatırlatırdı çünkü
çünkü en arabesk şarkılara konu olurdu
senle ben aynı kırmızı güller gibiydik
liseli salak aşıklar ve ayna grubnun gelincik şarkısı edasındaydık

evet arabeskti bizim aşkımız
türk filmlerinden öğrendiğimiz repliklerdi cümleler
uzun bakışmalar ve manidar sözler
her insanın bööğründe yatan ama hep saklanan acılardı
aşkı yaşarken acı çekerdik
kendi kendimize dert arardık
gül görsek ağlardık
su içsek ağlardık
yalandık

fakir bir yakışıklıydın sen bende hulisi kentmenin kızı
ıslak şarkıların vardı senin
gitarında bağlama tınısı
sesin giderek incelirdi
beni sevdiğini söylerdin

her sesini duyduğumda ahanda şimdi mihriban türküsünü söyliycek diye korkardım
korkardım ama, nerde boynu bükük bir garip görsem bakışı yerleşirdi gözlerime
saatlerce gözlerine bakabilirim cümleleri tekerrür ederdi
biz kumrular gibi sevişirdik

bizimkisi çok arabeskti ama en arabesk bizdik
sorsalar söylerdik
beni sevdiğini söylesen, ya birdaha söylemessen diye ağlardım
sen bana gül desen. böğğğğ gülmü dediğim güle hayranlıkla bakardım
senin ağzından çıkan kusmuk,çiş,kaka lafı bile mükemmelleşirdi gözümde
ayyy ne güzel söylüyorsun derdim ve müzik başlardı kendi kendine
kadehimde zehir olsan ben içerim bana getir

evet evet arabesk bir aşktı bizimki
küçük emrahın kaşları, mahsunun saçları, nihat doğanın sümüğü gibiydik
sürekli dertli sürekli mutsuz sürekli ferhat güzeldik
güzeldik ama kafalar güzeldi çünkü

fonda bilmediğim arabesk şarkılar çalardı
çünkü bildiğim tüm hepsini yazdım zaten
bizim bakışlarımız ağıt yakıp tango yapmak isterdi o şarkılarda
zengin bir fakirlik
fakir bir mutluluk
mutlu bir mutsuzluk isterdik
bakışarak sevişirdik.

evet aşk arabeskti çünkü
çünkü aşk insanı en savunmasız en çıplak bırakandı
biz aptaldık orası ayrı
ama tüm aptallar aşık değildi

ben susarsam silahım konuşur uleeen modunda bir barzoluktu
senin altında bez varken benim altımda nez vardı gibi bir apaçilikti
ve sevgi emekti sevgi iyilikti sevgi bilmemneydi diyen bir kadir inanırlıktı bizimki
biz nihat doğandık kısaca
nihat doğan sakal gibiyim, kestikçe uzarım derdi
biz duygulanır yine sevişirdik

sonra herşey bitti yine rock forevır bebeğimmm

10 Kasım 2010 Çarşamba

zekiysen erkeksin, yakışıklıysan ibne

herkesin kendine göre bir güzelliği vardır derler ya, tamam doğruda acaba çirkinse bile kendini güzel zannediyo olabilir mi insan? yani herkes kendini güzel mi bulur.okan bayülgen dışında çirkinliğini kabul etmiş birini daha görmedim.ilyas salman dünyanın en yakışıklı erkeğiyim dediğinde acaba cidden öylemi sanıyodu kendini? güzelliğin, şirinliğin,seksiliğin çok önemli olduğu bu düzende çirkinin kendine 'ben çirkinim' cümlesini söylemeye ne kadar cesareti olabilirki. görecelimi güzellik?
ben kendini yerden yere vuran biriyim.popon büyük kızım senin, koca götlünün tekisin sakın ayağa kalkma otururken muz kalkınca armut derler adama derim hep ama hayatta da duramam o koca götümü sokarım her yere.ben böyle oran küçük buran büyük diye öl kızım sen yaşamayı hak etmiosun bu dünyada, boka benziosun aynı diye öldürürken kendimi birden hooooppp tanrım beni baştan yarat şarkısı eşliğinde geçiorum aynanın karşısına amaaan yarabbi benden güzeli yok zannediorum böyle gidio bu bi süre.sonra yine kusur arıorum falan filan. ben kendimi bu şekilde cezalandırıorum, kendimi üzerek rahatlıyorum. böylece tüm şımarıklığım, bazen insanlara karşı dengesiz tutumum yok olup silinip gidiyo.düşünüorum şimdiye kadar kimse sana popon büyük dedi mi diye.hayır demedi, ama şımarık dediler.
o zaman unut popoyu sen şu bencilliğini,şımarıklığını bırak kızım.çünkü güzelsende çirkin olabilirsin bi anda.

çirkin olmak için ağzının burnunun yamuk olmasına gerek yok. diyoruz ya hani lokum gibi çocuk bide yanındaki kıza bak diye. heh işte değil o iş öyle. ayaanı öpmek lazım o kızın o tipsizliğiyle kendine güveniyo, ağzı laf yapıo, bide eşşşşek gibi koşturuyo peşinden saftirik yakışıklı çucukları. neyse benim ilgi alanım değil zaten yakışıklılar.yeminle diyorum bak murat boz gelse git derim pislik, çilekli pasta gibi suratın var. tipim değilsin derim. (bu yalan da neyse)
yakışıklı erkekler cidden aptal ama. damgalı hepsi, kendilerini çekemeyen hemcinsleri tarafından ibnelikle aşağılanan, hor görülen, bebek yüzlü olduğundan herkese abi çeken ezik tipler.kıvanç gibiyse pasif, kenan gibiyse aktif sayılıyorlar.her ikiside ibne neticede.

tüm kızlar bloglarını okudukları erkekleri bu neye benziodur acaba diye düşünmüşlerdir illaki. eğer zeki bu, hııım iyi tespit vaay iyi laf sokmuş diyosam ardındanda tipsizdir bu damgasını yapıştırıyorum.hele bide cinsel hayatını anlatıyosa for example eğlenilecek erkek!!!! kesin diyorum bu dobişin tekidir. ama daha büyük marifet.bir erkeğin zekası çok önemlidir.zeki erkeğin tavlayamadığı kadın varmıdır.
kadın için geçerlimi bu? geçerli... acaba herkes kendinde olmayanı mı arıyo ki ?
ben aptalım öyleyse evet evet ben aptalım...

hem zeki hem yakışıklıysa eğer acilen onu hipnoz edip parmağımızı şıplatmadan önce çirkinsin sen çirkinsin sen çirkinsin sen diyip egosunu yerle bir etmemiz gerekio. ben mikanın malıyım bana ondan başkası bakmaz demeli. öyle biri yok gerçi, o yüzden problem de yok.

bir kadın hem aptal hem çirkinse; seda sayan olur
bir erkek hem aptal hem çirkinse de; nihat doğan olur.

günün sorusu: cem adrian gay mi ?

3 Kasım 2010 Çarşamba

7.3 cm pipiniz değil 7.3 cm diliniz büyüsün

ölüm günümü bekler gibi günlerimi sayıyorum gitmeme son 58 gün.ne kadar çabuk geçer o 58 gün şimdi.bide gidiyim ecnebi memlekete orda dakikalar gün olur saatler hafta olur.annesinin dizinin dibinden 10 günden fazla ayrılamayan,eşşekler gibi eğlendiği tatilden bile annesini özlediği için erken dönen ben.evimi,kedimi,yatağımı,buzdolabını, içindekileri özlemezmiyim.patlıcanın tanesi 3buçuk liraymış.zayıflarım orda düşüncesiyle ye babam ye yapıorum kendime.e iyi orası tamamda bütün gün evde oturup yiyip içip esra erolu izliyorum.
3 çocuğunuda evlendirmiş kocası tarafından güzel popolu ve büyük göğüslü biriyle aldatılmış tam 58 gün sonra ölücek bi obez gibi davranıyorum.yıkanmaya bile halim yok. ev hanımı olsaydım, requiem for a dream deki anne gibi olurdum
sevgilimde uzakta, dedim hayatın boyunca çalışıcaksın kızım mika, yat yatabildiğin yere kadar tuvalete gidemez, su içemez, yerinden kalkamaz bi hale geldim.gidicem ya el bebek gül bebeğim tam evde. ot desem ot et desem et.çok özlicem çerini çöpünü istanbul.çok özlicem çoooooooooook.

bitlise gitsem, askerlik yapsam mağarada kalsam aynen böyle hissederdim.ingilizce öğrenmek ne demek, 2010 yılı desen neyse koskoca kıyametten önceki yıl 2011 dıdıf dıf dıdıf. bi kulaklık bi dudaklık bi halt yapamadılar.ben ingilizceyi ingilterede öğrenmek zorunda kalıyorum.hergün yeni bi penis büyütücü maili alıyorum, herseferinde ingiltere gelio aklıma.Allahtan korkmaz kuldan utanmazlar ufacıcık şeyi 7.3 cm büyütüosunda, herkesin bildiği bilmeyenin hor görüldüğü,dışlandığı çük kadar ingilizceyi bi seferde öğretecek bir hap neden bulamıosun.7.3 cm pipiniz değil 7.3 cm diliniz büyüsün.erkeklerin çükleriyle uğraşmaktan gerekli şeylere zaman ayıramıyorlar güceniyorum ben bu duruma.

tam koltuğa uzanırsın televizyon izlemek için, bi elinde sigaran diğer elinde kahven, iyice yerleşirsin gömülürsün koltuğa.işte tam o an kumandayı almamışsındır eline farkedersin, tam kumandayı alır kahveni alır sigarandan deriiiin bir nefes çekersin kapı çalar derken telefon... işte hep buna benziyo hayat.bu hep böyle olur.ya kahretsin dersin,ya hasiktir dersin oflarsın poflarsın hatta bazen gülersin yine mallık yaptın diye.ama hep hazırım ben dediğin anlarda senin aslında hiçte hazır olmadığını hatırlatır birileri, sen tam başla tuşuyken, bi gelip escape yapar. elindekileri bırakırsın,doğrulursun kumandanı,sigaranı, kahveni ve televizyonunu bırakıp kapıya koşarsın.döndüğünde sigaran bitmiş kahven soğumuş olur. ve bunu defalarca yaşarsın.çünkü elin boş olsa kapın çalmaz, tuvalette olmasan telefon çalmaz. ne biliyim o kumandayı silgi gibi boynuma bağlasam herşey düzelirmiydi acaba.

ben gitmek isteseydim ingiltereye gidemezdim belki öyle değil mi? istermiş gibi numara yapsam yer mi ? ben olsam yemezdim.herşey kumandamın suçu bide yan ingiltere yan ben gelmeden yan...

26 Eylül 2010 Pazar

amaç neydi hiç bilmiyorum ama...

ben masumum sevgilim herşeyi benim egom yaptı, aynı sana yalan söylerken iç sesimin bana söylettirdikleri gibi. ben değildim, onlar yaptı.

vicdan nezaman geceyarısı kapımı çalsa, sus lan diorum sanki isteyerek mi yaptım bunları, yaptırdılar zorla, eğer yapmasaydım anlarmıydım değerini senin bu denli.
evet sevgilim evet aldattım ben seni.
iç sesim kimi zaman sırtımı sıvazladı, kimi zaman dur dedi karşıma geçip. ne zaman dur dese hep tersini yaptım, git dediğinde gittim ama.tuaftırki ne yapmak istiyorsam tersini söylüyordu hep, en büyük düşmanımdı iç sesim. zar 4-2 kapı alma mika kır onu kır...kapı almam gerekliydi aslında bunu defalarca test ettim.peki devam et mika aldat sevgilini dediğinde neden durmadım? durmak istemediğimden miydi? bilmiorum...

tek başına karar veremiyorsun hiçbizaman, birden 2 tane sen doğuveriyor. ve sen ne yöne gidersen tersinin doğru olduğunu söylüyor.bende inadına hepsini silip atıyorum.kes sesini artık diyip.

ben melek ken iç sesim şeytan oluyo, ben şeytanken melek. başedemiyorum bazen.

sonuç: anladım ki 'ego' tatmin edilebilen birşey değil, sürekli aç ve saldırgan.
sadece onu olduğu yerde saydırabiliyorsun. ama istediğin birini elde edemediğinde yerle bir oluyo. egom maksimum seviyede kalsın aman en mükemmel ben zannetmeliyim bir kaç dakika kendimi diye böyle saçma sapan, abaza duyguları yok etmek gerek diye düşünüyorum.

bu saç rengi sana yakışmamış, biraz kilomu aldın ya da sana değil kardeşine denildiği anda yerle bir olan bi ego bizimki, başetmek zor.

evet sevgilim yaptım amaç neydi hiç bilmiyorum ama...

18 Eylül 2010 Cumartesi

murat boz başlıklı yazı

hayretler içinde kalıyorum her murat boz değişimde bi kaç tane blogda okudum buna benzer şeyler test etmek mahiyetinde deniyim dedim ki erkek egosu yerle bir.erkeklerin tahammül edemedikleri, direkt fredy kurıgır kesildikleri isim MURAT BOZ... adama türlü türlü isimler takılmışta haberimiz yok. biz kız kıza ağda sohbetleri yaparken onlar diş bilemişler hazırlık yapmışlar murat boz diyen dişilere karşı.kıskanmayı da geçtim ağza alınmıcak hakaretler türlü türlü iftiralar.nedir sonuç bizim için adriana limalar ne ise murat bozda onlar için öyle. fark ise şu biz biraz olsun onlar gibi olabilmek için kıçımızı yırtarken, erkeklerin tüm barzoluklarına devam etmesi.iki küfür savurup ondan (sözde) erkekliğiyle kendini üstün kılması.

kadının erkeği, erkeğin kız gibi olanı makbul şu sıralar.velhasıl bende bi alıcı gözüyle bakınca beğeniverdim murat bozu.neydi onu diğer erkeklerden ayıran? erkeksi olmamasının yanında bi o kadarda seksi oluşu olabilir mi? erkeğim ben ulan erkek diye haykıran hanzoların yanında, o kadar masum o kadar bebek yüzlü kalışı mı?
yoo değil bence onun farkı sadece sizin onun ismini duyduğunuzda verdiğiniz tepki.güneş en tepedeyken tam saat 12 de bile onun olmayan gölgesi altında ezilmeniz.aslında yok öyle biri murat boz yok rahat olunuz.

çekemiyosunuz siz çekemedikçe biz kendimizi murat bozlara adıyoruz.40 yılda bi hem seksi hem yakışıklı hem karizmatik hem şarkıcı hem sporcu hem ayakkabı bağlayıcı :Pp bulmuşuz çok mu. hepimize yeter murat boz hepimiz nasipleniriz,nemalanırız bi ucundan.sizin egolarınız çöker bizi adriana lima sanırsınız...

not: eğer sevgilinizin az konuşmasından şikayet ediyorsanız çözüm basit.Murat boz deyin yeter. :Pp

16 Eylül 2010 Perşembe

uzun uzun yazıp uzun uzun siliyorum...bu sayede unuttuğumu zannedip rahatlıyorum.
bugün bakkalın oğlu bana pandik attı, otobüsten inerken eteğime bastım külodum göründü ya da ben aşık oldum gibi değilde daha çok can sıkıcı şeyler...yazıp yazıp siliyorum.hem yazmış oluyorum yani rahatlamış hemde unutmuş olduğuma inanıyorum gerçi eteğime bassam ve kilodum görünse eminim bunuda unutmak isterdim.
ama bakkalın oğlu pandik falan atıcaksa atabilir onu 48 punto kırmızılı kırmızılı yazarım :Pp

herneyse bunu silmiyim en iyisi kime ne ki

2 Eylül 2010 Perşembe

norah jones-rain

başka türden bir mutluluk
küçük elleri var, küçücük ayakları ve kırmızı yanakları
tazelediğim, öldürüp öldürüp yeniden nefes verdiğim aynadaki ben
şimdi eskiden olduğu gibi...

aynı rüyaları görüyorum
aynı giyiniyorum
ve aynı gülümsüyorum

tekrar başlama ve her seferinde daha güçlü
daha çok gülerek ve sükr ederek
bu gücü bana verdiğin için teşekkür ederim
ellerim için, gözlerim ve herşey için
kosarken 'arkana bakma,sakın dönme geri' iç sesini bana verdiğin için
bir iç sesim olduğu için
var ettiğin için teşekkür ederim...

yarına sakladığım hiç bir sevgi yok içimde
biriktirdiğim param ya da gerçek olmayacak hayallerim
ben bu günü yaşadım
ertelemeden, düşünmeden
düşmek olsada ucunda
ölüm bile
başka türlü bir mutluluk bu
soyuttan somuta terfi etmiş
imaları var, mimikleri küçük küçük
kafasını hafif yana eğip gülümseyen
neyi varsa ortaya döken ve ben buyum diyen...

ateş ettin her seferinde
ben canım yana yana çıkarıp yaramdan
gözlerimi kapadım kalbime koydum onları aşk diyerek
silahında ki tek kurşun beni vurmaz
hazırım ben
neyle gelirsen gel
başa dön, geldiğin yere
fırlat tüm silahlarını, soyun hatta
beni artık hiç bir parçan vuramaz

bir pazar günü ekmek keserken kanıycak elin
önce ağzına sokucaksın elini
sonra peçeteye sarıcaksın
ufacık bir kesik sıçratıcak seni
canının acımasına şaşırıp
kafanı sallıycaksın
ve hiç bir zaman anlayamayacaksın
sen benim derimi yüzerken
içime girmek için
seni sevmem için
beni öldürürken
ne kadar kanadığımı
ne kadar korktuğumu kanamaktan
ve senin sadece bir saatlik mutluluğun için oluk oluk aktığımı
sen elini kesme diye
sen hiç düşme diye
gittiğimi...

1 Eylül 2010 Çarşamba

hazmetmek ya da edememek

yalanlara bir çelme daha, o da benden gelsin
koşarak arabaları sollamak gibi hem bir yasak ta yok bununla ilgili
kaldırımlar ne güne duruyo işte bu yüzden varlar
üzerlerine basa basa canını yaka yaka önüne bile bakmadan koşarsan geçersin, gözüne kestirdiğin herhangi bi arabayı...ilerde trafik var durur elbet biyerde...

benim ayaklarım var,ellerim var ve güzel bir beynim
çalıştırırm son sürat giderim
zorda kalınca yapabiliyor insan herşeyi
unutmayı,yok saymayı, ya da en zoru, havuz problemlerini...
bilmem kaç bilinmeyenli denklemi ve en kralından yalan söylemeyi
söyleye söyleye kaç yüzün olduğunu görürsün
kendi aynana farklı, onların gözlerine ayrı roller giyinirsin
yalan söylersin çünkü söylediklerini görürsün
masumiyetini bozmalarına izin verirsin
ve teslim olursun...

keşkelerin en büyük silahıdır yalanlar hep arkasına saklanabileceği sığınağı
yalnız bir kahramansındır ya da başbakan falan filan
bazıları yer, bazıları güler...
ama herkes memnun görünür halinden
keşkeler dağılır,kopar bütünlüğünden buz gibi erir o dakikalarda...
sonra yeni bir neden bulur kalp, bir keşke daha yaratabilmek için.

sen yalan söylersin, ben hem güler hemde inanırım.
inanırım çünkü, inandığım diğer yalanlardan daha güçlüdür bu
saygı duyar severim, seni sevdiğim büyüklükte yalanlarını
yüzümü güldürürler bazen
bazen seni seviyorum diye yalan söylersin
bazen BEN KIRMIZI IŞIKTA GEÇMEDİM, sen konuşuyordun, bende görmedim diye
bazen uykunda bile...
söylersin işte bende hiç istemediğim kadar inanmak isterim
seni istemek gibi
hiçi istemek gibi

aslıdır adı, meltemdir, melikedir ya da... onlara da aynı maskenin diğer performanslarını sergilersin
sahne ışıkları söner ve alkışlarlar onlarda benim gibi seni
yüzümde bir gülümseme bana yaşattıklarına teşekkür ederek
yanımda oturan hatta ben olan melikenin sırtına vurup
'üzülme beni de çok sevdi' diyerek...

hazmettiğim, üstüme yapıştırdığım bütün boktanlıkları söküp atarım atmasına da
bari bana bıraktığın yalanların bende kalsaydı, bari onlar ikimize özel olsaydı...
ben melikeyim ya da başka biri...melike kim ki ?
senin için kim ya da?
ben neydim peki ?
melikemiydim sadece ya da herhangi biri...
kendime yalan söylememe izin ver
ben KIRMIZI IŞIKTA GEÇMEDİM SEN BENİ İTTİN...

şimdi filmi başa sar en başa
offf spiderman kendi ipinle boğul ve öl lütfen...

16 Temmuz 2010 Cuma

en mutlu günüm

bugün gidiyorsun işte, tüm yolların sonuna çıkmaz sokaklar ekledim
ama yinede gidiyorsun, özlemlere,sevgilere,paylaşılanlara inat...
belkide hiçbirine değil, belkide tüm gitmeler aynı sebepten
gitmek istemek...

hep bugünü bekledi kalbim
tuttuğum,yapıştığım son parçalarınıda, giderken zorla kopar ve git diye bekledim
şimdi canımın en çok yandığı, küstah gülüşünün en çok gözümde canlandığı yerdeyim
gitmenden daha büyük bi acı yok, olamaz...sevdiğini söylediğin ilk an kadar yanıyor içim...
o günde biliyordum sevgimizi kiralık bedenlerimize hapsedecektik
bakınca anlıyordum gözlerinden yeni bir sevdaya yer yoktu kalbinde
kendine doğru çekerken beni, git diyordun,sevme beni, isteme...
bense daha çok kırmaya geliyordum kalbimi
koşuyordum tüm korkularımın üstüne üstüne
güçlenicektim, kolay değildi üzülmek benim için
sen geri alırken verdiklerini
ben her saniye yeni katlar çıkkıyordum kendimden izinsiz sevgimin üstüne

tarih şu, bu işte...
günün ne önemi varki...
büyük bir vurgun benim için gidişin
asla seni unutamayacağımın imzası

başka bir şehrin yalnızlığına bırakıyorum seni
istiyorum ki dönme hiç
mesafelerimiz unutturur, yokluğun bile yavaş yavaş kaybolur
tarih şu ve ya da bu gittin ya
tüm yaşananları sadece bir GÜN müş gibi arkanda bırakarak

içimde yaşattığım duygularımı doğurdum bu gün
güzel bir kız çocuğu bak el sallıyor arkandan
sen arkanı dönüp gittiğin an yok olucak
elinden tutuorum gitmesin,bitmesin diye
ama kayıp gidiyo minik elleri...
kal diyemezmiydik sana,
yanındakiler kadar bizimde sana ihtiyacımız olamazmıydı

ağlıyorum gülerek, en mutlu günüm bu diye
beklediğim gün
kurtuldum senden
kurtuldum, ümit etmekten
ya gelirsen, ya ararsan diye düşünmekten
git benden çoook uzağa
en mutlu günüm bu gün

yoksun, istanbul da yok
bende yokum aslında
çantanın en küçük gözüne yine sıkıştırdım kalbimi

gitmeee
yoksan kimse yok...

2 Temmuz 2010 Cuma

dfwefwef

kapılarım kapalı 3 kilit vurdum üstüne, zinciledim...yorgunum...
ara sıra aralıyorum kapımı, nefesin geçmişmi bu yakınlardan diye bakıyorum
belki gelip çabucak kaçmışsındır görünmemek için
belki de beni görebilme umuduyla bekleyip, bir sigara yakmışsındır

senin sigaranda bi başkaydı
yanında içilen tüm sügaralarda...
kokusuna sarılan dakikaların arkasından koşardım
tutup yakalasam sanki duracaklar ya
didinip dururdum işte
belki bir kaç saniye fazladan çekebilmek için seni içime...
biraz daha kal diye
başkaydı senin yanında sigara içmek
seni çekmek gibi aynı boğulana kadar
tüm zararlarını bile bile, bırakmamak...

elimde telefon, aramaya niyetlenipte vazgeçmiş olma ihtimalini hesaplıyorum
seni düşündüğüm her an beni düşündüğünü sanarak uzanıyorum derin derin yalnızlığıma
en kalabalık zamanlarda
hangi yolu seçsem iki kapı çıkıyor karşıma
birinde sen
diğerinde seçmem gereken

hep geri dönmek istesemde yine sen sandığım kapıyı seçiyorum
kaç yanlış kararla batacağımı hesaplamaya çalışarak
zoru seçiyorum belkide
ne olacağını bilip ama emin olamamak itiyor ayaklarımı sana doğru

elimde telefon aramak,sadece iki kelimeni duymak istiyorum
sesinin en siyah rengini istiyorum, sonra yine renklensin diye
bi uyanabilsek güneş doğar nasılsa

özledin mi diye soruyorum kendime
hayır özlemedimler direniyor
evet özledim çok özledimlere karşı
susmalarını söylüyorum tüm iç seslerime
kendimi gömüyorum tüm senli cümlelere...

27 Haziran 2010 Pazar

benide özlermisin istanbul kadar...

snden ne kadar nefret ettiğimi,bi o kadar da sevdiğimi yazarımda
gidiceksin ya tıkanıyorum işte
öyle kalıyorum kelimem beğenmiyo diğer kelimemi
yanyana duramıyolar, siliyorum...
yazılmıo işte

hadi benden gittin de
istanbul
çok sevdiğin en sevdiğin şehirdemi sensiz kalıcak
benide özleyecekmisin istanbul kadar

koskoca istanbula rağmen seni görürüm ümidiyle geçirdiğim boş saatler
sırf olurda karşılaşırsak diye sevdiğin parfümü sıkmam
aynı havayı soluyo olduğumuzu düşünmenin beni rahatlatması
yine kaçtı kelimeler
benden bu kadar....

26 Haziran 2010 Cumartesi

Ben...

içimde sanki başka bir insan daha var seni benden daha çok seven
artık o ben değilim orda filizlenip büyüyen biri daha
iki kişiyi yüklendim sırtıma gidiyorum uzun uzun
bir arpa boyu yol alsam umudum olur bir adım daha atmak için...

senin ayakların nereye gidiyor öyle
yüzün burda,aynamda
bana bakışını görüyorum
taktığın masum maskelerini
başkasından aldığın gülümsemeni
çalıntı sözlerini duyuyorum...

bana gelişlerin var sonra
gidişinden endişe duyduğum
gidiceksin çünkü
tüm gelmeler bana gidişleri anımsatır...

sonra yavaş yavaş kaybolursun işte
bile bile ben yine sana koşarım
akıllanmamış,dersimi almamış sayılırım
öyle zannedersin
çok sevdiğimi sanıp daha çok böbürlenirsin kendince

daha dik, daha güvenli durursun karşımda
benim ellerim titrerken, sen bayat espiriler yaparsın
tüm bu aptallıklara karşı hala titrer ellerim

küçümsediğim, dalga geçtiğim insanlar gelir aklıma
acizlikleri, yenilgiyi hazmedemicek kadar küçük oluşları
kendime bir yer açarım
hoşgeldin seni bekliyorduk derler
kendimide küçümseyerek devam ederim kaldığım yerden
ben sizden değilim aslında, hayır ben bu olamam

dünya küçük kalır yanımda
hayallerim küçülür
hiç bir renk yakışmaz yüzüme
giyindiklerim benim değil
ödünç alırım sağdan soldan anlık mutlulukları

kendini biraz daha büyük san diye
küçülürüm sana
yanında yok olucak, fark edilmicek kadar küçük kalırım
aslında böyle olmazdım
hiç olmadım
ben bu değilim...

24 Haziran 2010 Perşembe

kendime kızıyorum
seni sevdiğim için değil
seni sevdiğim için kendime kızmayışıma kızıyorum...

kendime kızsam
kendime kızdığım için küsüyorum kendime

sana kızsam
yoksun ki...

birazım daha kaldı
hadi onuda bitir
...

8 Haziran 2010 Salı

çok...

zaman, en zamansız yanını en zamansız zamanda çıkardı ortaya...
hiç bir düzeni hiç bir sınırı yok
acıması da...
herşeyin ilacı, nereye kayboldun? neden durmuş tüm saatlerim?...
sende kaldım
bana en anlamsız baktığın o dar yerde... tamda orda işte...
sözlerimin noktasıyla birlikte tükendiği
aslında söyleyecek çok sözün biriktiği ama boğazımda düğümlendiği, yavaş yavaş renklerin benden kaçıştığı,yerini küllere bıraktığı yerde...

evet istedim,seni minik minik parçalayıp,penceremden atmayı
öl istedim,canın yansın,hiç mutlu olma...
tam gülerken dilin boğazına kaçsın,
benim o çok sevdiğim gözlerin yerinden çıksın pörtlek kalsın,
dişlerin tek tek dökülsün...
ama olmadı...

gidiosun,benden çok şehir uzağa
çok zaman yoksun
çoklarım çok birikicek bu çoklu zamanlarda...
3 yıl 5 yıl derken, silinicek yüzün közkapaklarımdaki yerinden
çoklar yavaş yavaş hiçe dönüşecekler...
ve sen en çok kaldığın yerde hiç yer kaybetmeyeceksin...

giderken, seni alırmısın benden...kavga ediyorum onunla git diyorum öl diorum...al seni benden lütfen...gidiyorsun madem kalma hiç...

23 Mayıs 2010 Pazar

ellerimde...

canım yanıyor senin büyüklüğünde
keşke biraz daha az acısaydın
keşke yokluğun,varlığın kadar büyük olmasaydı içimde

ellerimi sımsıkı tuttun,sanki hiç bırakmıcak gibi,sanki bizi kimse ayıramaz gibi
sanki birbirimize yasak ve uzak değilmiişiz gibi...
sadece seni görebiliyodum onca sorunun,olmazların içinde
hep olur gibi geldin bana
çünkü sevgi,büyük bir histi bizim için
ya da ben öyle sandım

sen giderken
ben arkandan bağırmak istedim
geri dön istedim,hiç gitme...
dönersin zannettim,gitmessin
bana sarılmadan,sevdiğini söylemeden
öyle mutsuz bırakmassın beni zannettim...
tüm diğer zannettiklerim gibi...

koskocaman dı hayallerim,bahçesindeydik bir evin
ben koşturup duruodum,herşey o kadar normaldi ki ve yerli yerinde,bozmak istedim düzeltmek için.çünkü tekrar yaparsam mutlu olurum sandım.
oyunlar oynadım hep kendimce.kendimi attım,bozdum,sattım...sonra da büyük bi aceleyle tamir etmeye kalktım.hep bişeyler eksilsede dewam ettim oynamaya.mutlu olmak için mutsuzluk gerekliydi önce.başka biri mutlu edemezdi,başka birinin üzemeyeceği gibi...

büyük bir parçamı feda etmeliydim,kalbimi...
kurban ettim...
mutluluğa gebeydi çünkü insanoğlu.her verilen karar bunun uğrunaydı...
mutlu etmek karşındakini,bu bile mutlu olmamıza bağlıydı çünkü...

oda oda hayallerim oldu,
her yerine yeni renkler yeni giysiler koydum.senin içinde henüz yer almadığın yeni acılar ve küçük mutluluklar.
herşeyin birbirini takip ettiği,sıralamaya soktuğum bir hayatın içinde.

seni doğurdum sonra,üzerine görmek istediklerimi ekleyerek
kusurlarını hiç edip,tüm mükemmelliklerini ortaya dökerek
kapılarım açıktı
odalarıma girdin tek tek
sen sandım gördüğüm,soluduğum ve hissettiğim tüm mevsimleri
sen mevsimlerimi yok ederken tek tek...

sen giderken baktım sana arkandan
mevsimlerimi,günlerimi,aylarımı geri vermeni istedim
odalarımda ki kalabalık yalnızlıklarımı
küçük mutluluklarımı
büyük sandığım acılarımı geri vermeni istedim
sustum,
çığlık çığlığa sessizliğimle...

ve bil istedim;
sen, benim gerçekleşmeyecek en büyük hayalim,dileğimdin.arkasından mutluluk getirmicek olan en büyük mutsuzluğum...sen benim,kendime verdiğim en büyük zulm en büyük işkenceydin...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

2.1.3

böyle bitmez sandıklarımız ne kadar zamandır dinleniyorlar
unutuldu belki biçoğu
belki bir kaçı,çok azı kaldı
onlarda derinden gelen kısık kısık sesler gibiler
hatırlamak için, bir süre düşünmeni gerektiricek gereksizlikteler...

böyle bitmez diye düşündüğüm birşeyler war yine
onlarda diğerleri gibi tozmu tutacaklar üstlerinde
onlarında git gide seslerimi kısalacak
aramaz sormaz,görmez duymaz mı olacaklar

ben; flimlere,şarkılara,büyük aşklara inandırıp oyalarken aciz benliğimi
belkilerim,senlerim,bitmezlerim tamamen terketmiş mi olacaklar beni...

terk edilmeyi ağız tadıyla hiç yaşayamadım
çünkü terkedilmedim hiç... terk etmeye zorlandım
buda terk edilişti ama kazandığıma inandırıldım
üzülmiyim diye,daha çabuk kabuk bağlayıp yeniden kanatabiliyim diye yaramı

bu yüzden tek başına terk edilmek ''burda bitmicek'' dedirtir bana
tamamen bitmek demek başka bişey çünkü...
hiç kimseyi tamamen bitiremedim ben
kimsede beni tamamen bitiremesin istedim...

ellerimi tut istiyorum
kendimi sana hissettirmeye çalışmaktan başka çabam yok
seni hissedemedim hiç
öpemedim de hatta
çünkü sen öp,sen sev,sen dokun istedim
bu korkaklığımdan dı belki
belkide kendimi sana öyle çok sevdirmek istedim ki
sürekli korkttum hata yapmaktan...

ahhh ahhh öyle çabuk değişiyorki roller
piyonken şah,şahken piyon oluosun
her iki türlüde belli kurallar tarafından yönetiliosun

aşk!!!
kör ebe oynamak gibi ...

şimdi sen benim, kelime kelime anlam aradığım 'burda bitmez imsin'
bit şimdi hemen bit
diğerleri gibi sende şaşırt beni
azal yavaş yavaş
bi ara uğrarsın zaten
ben burda bekliyo olurum zanedersin


yine gel sen, burda bitmesin ...
Bana bir kere susma hakkı verseydin, sana neler söylemeyecektim! Oysa sen hep payına susmaları aldın, bana ise hep sessizliğin ezeceği vakitlerle savaşmalar kaldı. Evet! susmak birilerini hep konuşmaya mahkum etmekti. Ve en çok konuşan en fazla hata yapandı her zaman. En çok susanın hep haklı kaldığı gibi...

k.tazeoğlu_susacak var

11 Mayıs 2010 Salı

ALINTI !!!

Tertemiz yıkamışsın, ütülemiş mis gibi parfümlemişsin ruhunu. Bilemiyorum kimden peydahladı ruhun bu huzuru, ilgilenmiyorum da, sadece son zamanlarda yararlandığım en güzel şey o huzur da. Hani çekirdek çitlemeye bir başlarsın, elinden bidaha bırakamazsın ya; öyle kaptırıveriyor insan kendini ruhuna.

Hiç konuşmaz susarsın, aramaz sormazsın, sesin çıkmaz haberin gelmez belki; ama biz evrenin en şirin cafe’sinde 5 çayı içeriz ruhunla; arada bir, çok sık değil.. Dertleşiriz.. Bedenlerimizin bundan haberi olmayışına oturur güleriz.. Bazen fazla gelir ruhuma huzurun muzur dozu, huzuru ağzımıza alıp birbirimizi öperiz..

Bedenlerimize yazık, birkaç fotoğrafan ibaretler ellerimde. Gözlerim eksitmiş, sepyaya boyasam yakışacakmış gibi bir garip olmuş her biri, belki satmaya kalksam birkaç kuruş verir bir eskici. Ruhum onların varlığından dolayı zengin olduğuna inanırken, belki birileri 2 damla huzur hisseder bakınca diyerek alır gider bir eskici.....

Birkaç değerli kağıt parçası.. Aslında beraber yaşadığımız olayların içime sığmayan artıklarının ilerde bir gün hatırlanmak amacıyla yazıldığı renkli kağıt parçaları.. “İlerde bir gün”deyim ben şimdi, canım o kadar da acımıyor. Birkaç satır var ki; “En azından gerçekten sevmeyi becerebilmişim.” dedirtiyor..

“Meleklerden almış olsa gerek annen senin tenini.. Sanki cennette olimpiyatlara katılmış, şeytanı yenmiş ve melek derisi ödülü vermişler en sevdiği insanına. Seninse bütün kötü özelliklerin şeytanların cezası olmuş, annen herkese nanik yaparak uzaklaşmış. Bu beni dünyanın üzerinde en azından bir tane meleğin var oluşu konusunda emin kılmış..”

“İlerde bir gün”den geriye bu cümlelerle bakınca, pişmanlığı da şeytanlara ait bir özellik sanıyor insan. Tüm yaşattıklarının ardından, pişman olmak kötü olurdu.. Ruhum bunu ruhundan öğrendi, kulağıma fısıldadı. Belki de kulağıma duyabileceğimen güzel haberi getirdi.. Ruhum ruhundan çok şey öğrendi: herşeye rağmenleri, iyikileri, belkileri, ve çok can sıkan keşkeleri.. Hepsini topladı, şu an itibariyle 2 damla göz yaşına sığdırdı belki.. Çok öncelerden, “ilerde bir gün”e adanmış 2 damla gözyaşı.. Çok mu sanki?

Hep bir fark vardır hani, farkına varana kadar fark etmez. Belki bir yolculuk öncesinde otobüs koltuğunda otururken, belki denizlerin dalga sesini farkettiğinde, belki çocukça eğlenen yetişkinler gördüğünde, ya da buzlu kahveni yudumlarken.. Birkaç şarkıyı diğerlerinden farklı dinlediğini farkettiğinde, alışveriş merkezlerinde vitrinlere bakarken.. İnsanlar “Neden dudaklarını büktün ki şimdi?” dediğinde “bilmem” der gibi kafanı sallarsın, burnun kaşınır ama ağlamazsın. Fark etmese bile farkına vardığın farklardır bunlar, eminim herkes en azından bir kişiyi olmadık yerlerde birden hatırlar..

Ama ruhumuz bir sonraki 5 çayı gününe kadar saklar bunu birbirinden. Yaşandığı halde hiç söylenmemiş “elveda” kelimesinin derinliklerine gömer coşkusunu ruhum, evrenin en şirin cafe’sinde tek başına otururken elinde bir dal papatya; 5′e 5-10 kala, kapıdan içeri girmeni bekler.. Yeniden gideceğini bilerek..

O zamana kadar fotoğraftaki eskimiş yüzler öğrenirler; “Ruhun duymaz.” ne demek..

4 Mayıs 2010 Salı

sen bi balıksın bende suyun

aramızdaki tüm çukurları, sen gelmeden balçıkla doldurdum
şimdi koşarak gel diye bana
tüm olmazları döktüm ortalığa sonra tek tek süpürdüm
sen herşeyi yine olur sansana... :)

okyanustum ben,sen kendini önemli bi balık sandın
oysa ben,
sen kendini bişey san diye akvaryuma boşaldım...
yalnızdın orda dimi? kendni sadrazam sandın
dünyamın merkeziydin,istesem de çıkaramazdım

sen yüzdüğünü zannederken en derinimde
ben sokağa çıkıp tüm kedileri topladım
usul usul açılırsan sen benim derinliğime
olta olta sallanır üzerinde zıplarım

yeterince büyüdün sen, sığmaz oldun içime
seni kesip yemek lazım,karnım doysun önce
benim besili balığım bugün yoğunmuş yine
arayıp,soramazmış işi varmış dün gece

bende oturdum tüm kusurlarını ayıkladım saatlerce
sonra bütün kusurlarıma buladım seni nefretle
yavaş yavaş ölüverdin cayır cayır ateşte
ama yok canım bana fazla gelirsin kedim yesin seni bence...

kendini balık sananlara...

27 Nisan 2010 Salı

öznem!

içinde adımın olduğu en güzel cümleni kur
eylemi tekil olmasın, sende ol içinde
gizli öznem ol! kimse bilmesin kim olduğunu...

zaten biz birlikte yazılamayız cümlelere
ya sen gizlenirsin ya ben
en güçlü bağlaç bile birleştiremez bizi...

işte bu yüzden kur içinde adımın geçtiği en güzel cümleni
bir tek ben biliyim içinde senin gizlendiğini...

(aslında warlığında, yokluğun gibi aynı... çok büyük
bende büyüğüm senin büyüklüğünle
taşıdığım sen değilsin yalnızca, kendimide taşıyorum
ve ilerledikçe boyum kısalıyo sanki ...)

13 Nisan 2010 Salı

miidem seni çok sevdi :Pp

sanırım susmak daha ii gelicek bugün bana,ama ne zaman susabildim ki ben...keşke susabilsem.ya da keşke onun yanında da böyle konuşabilsem.neyse sus bence...
ne zaman üzülsem burdayım a.koyıım ya...rahatlarım diorum ama yok yazasımda yok bugün.o zaman yazma mika.ama başka türlü nası rahatlarım ki?
çok kastım kendimi sonra birden bi yorgunluk çöktü...şey gibi bi his gondolda sallanır gibi.en yukarı çıkar kasarsın mideni sonra yavaş yavaş rahatlarsın...öyle işte...sürekli bi gondol hali,mide bulantısı falan...

napıcam ben,yemin ederim kalbimede,beynimede sözüm keçioda,kelebekler uçuşan mideme laf anlatamıyorum.oysa onu çok seviyorum sürekli besliorum en güzel yemekleri yediriorum en güzel çilekli tatlıları da yediriorum...ama yok...atatürk gibi aynı kockoca bi dewleti yönettim ama bi kadını yönetemedim demiş ya ya da onun gibi bişey herneyse...bende öyle koskoca kalbime söz geçirdim de mideme geçiremedim...

o zaman sıladan; seni görmeseydi yoklarmıydı bilmem bu hasret ağrısııııı :(

e&ç geldi bugün okula beni görmeye...öldüm ben bikez daha....

11 Nisan 2010 Pazar

c3moi...

o kadar çok yazıosun ki sana yetişemiyorum,hep kaçırıorum bişeyleri...bi başlıorum sonra toplu okumaya oda zor oluyo biraz yavaş :) mimlenmişim de hbrim yok sinirim bozuldu 3 sayfa yazı geçmiş üstünden oooo :) neyse bu kasvetli günde ii geldi:)

İsminiz ? - mystrey
Yaşınız ? - 23
Mesleğiniz ? - son sınıf son dönem öğrenci sayılır
Boyunuz ? - 1.64
Kilonuz ? - 52
Ayak Numaranız ? - offff 35 ama 36 alıorum ki ayaklarım biraz büyüsün die :Pp
Saç Renginiz ? - sarımsı:)
Göz Renginiz ? - Kahverengi
Kaç Kardeşsiniz ve Meslekleri ? - tekim ben tekim o yüzden bütün şımarıklığımmmm
Babanız ? - hiç bir enstrman çalamamasına rağmen hepsine yeteneği olduğunu sanıyo
Anneniz ? - genç kalma çabalarından nefret ediorum
En beğendiğiniz huyunuz? - iyi bi insanım ben
Hiç beğenmediğiniz huyunuz? - satma huyum olmasa çok iyi insanım aslında
En beğendiğiniz yeriniz? - ellerim
Hiç beğenmediğiniz yeriniz? - kulaklarım
Çantanızda mutlaka bulunmalı? - tabiki göz kalemi
Çantanızda asla bulunmaz ? - pet şişe
Arabanızın markası ? - mezun olduğum gün inş
Hayalinizdeki araba ? - lexus
En sevdiğiniz yemek ? - ıspanak,semizotu,karnıbahar 3ü de en sevdiğim
Hiç sevmediğiniz yemek? - bamya,kuru fasülye ve çikolatalı pasta hiç sevmem
En sevdiğiniz hayvan ? - kedi
En korktuğum hayvan ? - haywan yok böcek var
Kullandığınız parfüm ? - channel chance
Kullandığınız cilt bakım ürünleri ? - off isimleri çok tuaf aklımda diil...
Hergün mutlaka yaparsınız ? - kdime ilacını veriyorum hergün eğer vermessem ölebilir
Hergün yapmayı ihmal edersiniz ? - güneş kremi sürmem gerekio yaz kış ve ben hep makyaşımı yaptıktan sonra hatırlıyorum.bu yüzden süremiorum hiç.
Karanlıktan korkar mısınız? - hayır
Korkutmayı sever misiniz? - evet
Giyim tarzınız ? - çok sıkıcı bi soru bu
Asla giymeyeceğiniz ? - Şapka. (c3moi yle ortak noktamız)
Cep telefonunuzun markası ? - iphone
Bilgisayarınızın markası ? - acer
Karşı cinste aradığınız özellikler ? - ilgi,ilgi ve yine ilgi
Karşı cinste hoşlandığınız tip ? - 3-4 kişiyi beğeniorum mesela hepsni toplasak bi adam eder...
En beğendiğiniz oyuncular ? - rechard gere,sandra bullock,charles theron
Benzetildiğiniz bir oyuncu ? - drew barrymore
Film çevirmek istediğiniz bir ünlü ? - reshard gere
Başka birşey yapmak istediğiniz bir ünlü ? - rechard gere la buz pateni
Tuttuğunuz takım ? - galatasaray
En büyük hayaliniz ? - sevgilimn ablası gibi olmak...
Gerçekleştirdiğiniz bir hayaliniz ? - yok
Asla yapmam dediğiniz bir çılgınlık ? - böceklerle ilgili hiçbişey yapmam
Yapabilirim dediğiniz bir çılgınlık ? böcekler haricinde herşeyi yapabilirim
sanırım...

sevgiler,saygılar....

8 Nisan 2010 Perşembe

azıma sıçıyım

54543545355 cümlelik bi yazı yazıp kaydetmeden bloğu görüntüleye basarak hepsinin silinmesinin ardından intaar etti ve öldü...

29 Mart 2010 Pazartesi

herkes burda bi sen yoksun

herkes en güzel kıyafetlerini giymiş
bense en güzeliyim
herkesin yüzü bana dönük
ben hep sırt çevirdim
sırt çevirdiğimde gördüm bana baktıklarını
önceden farketseydim dönermiydim hiç
hep geç kaldım ben
çok beklediler ama onlar bekledikçe ben geç kaldım
ne zaman arkalarını dönüp gittiler
o zaman anladım.

kocaman bir salondayım herkes en güzel kıyafetlerini giyinmiş
o kadar kalabalığım ki tüm sesler karışıyor
yalnız hissediyorum kendimi sesler arttıkça
o kadar çok yüz varki seni unutturmaya çalışan kız,erkek,yakın,uzak...
ben seni arıyorum
nereye baksam sen varsın
o kadar büyük ki yokluğun ve o kadar çok yoksun ki
herşey sensin işte...

yediğim yemek,içtiğim su,dinlediğim şarkı
gözüme sürdüğüm göz kaleminde,rujumda...
sana alıyorum nefesimi
ne kadar dolusun içimde,açtığın boşluğun büyüklüğü kadar
kalabalıklarımda sensin,yalnızlıklarımda

susma diyorum sana bana bişey hisset
ne hissedersen en büyüğü olsun
ya deli gibi sev ya da nefret et
arası olmasın...
olmasınki kalıyım içinde ne şekilde kaldığımın önemi yok
yeterki yerim olsun.

yeni uçurumlarım var yeni tuzaklarım
hepsini görmezden geliyorum
büyük seviyorum oyunları
ve büyük oynuyorum
daha derine çekene daha çok acıtana koşuyorum

hazırladım çantamı bugün
içine seni koydum öperek
canın acımasın diye bana aldığın şala sardım seni
rahat ol istedim,benimle ısınırken, üşüme
ve taktım bana aldığın şapkamı beğenmeyerek
senin beğenmen yeterliydi çünkü
çünkü senin elin vardı onun üzerinde hala
yaptığın yemeğin damağımdaki tadı gibi
sen en güzel tatsın damağımda...

bugünde yoksun
kimse yok sen yoksan...
sen herşeymişsin,herkesmişsin...

27 Mart 2010 Cumartesi

seçkin pirEler

mikanın çok önemli dersleri varmış,sınaw zamanıymş,bitirme projesi varmış,saatler bi saat ileri alınmış... kimin umrunda...

bence hayatta dert edilmesi gereken tek şey yetenek sizsiniz de kimin yarı finale çıkacağı.
desti izdivaçta önemli ama, ganime teyze yok ne zamandır.tırnaam kırıldı bide,annem dediki siyah zeytin yersen tırnakların güçlenir.bide mevsimden dökülüomş saçlarım bu kadar çok.
asıl dertlerim bunlar benim.

böyle olduğu zamanlar oldu, bir kilo aldım die hayatımı kabusa çevirdiğim,sırf tınaaam kırıldı diye offlayıp pufladığım.
ne güzel günlermiş ne de güzel dertler buluomuşum kendime...yine üzülsem ya bunlara,gelecekle ilgili planımı soranlara yine eskisi gibi kusursuz bi güzelliğim olucak,çok yakışıklı biriyle evlenicem ve zengin olucam diyebilsem.böyle salak olabilsem yine.öyle gerizekalı olsamki hatta cumhurbaşkanının,başbakanın adını bilemesem röportaj sırasında.ne bilicm zaten bilmez olaydım.
dünyadan bi haber yaşasam,tek derdim kuaföre gitmek ve dedikodu yapmak olsa...ne mutlular onlar ya.herşeyden uzak herşeyden habersiz...bak seçkin pirilere bak mal dersin kıl dersin tüy dersin ama evlendi gitti kaanla...kaanda çok bi bok diil ayrı bi konu ama şeçkin piriler nedir ya.
ama ne eğlenceli bi kızdır o...bende öyle olsam ya.

daha fazla daha daha daha fazla görmek için bu kadar açıyosum gözlerimi ben seçkin piriler bile olsam nafile.görürüm görmek isediğimi.ama tayyip erdoğanla onunn 7 sulalesini görmiyim ya.onlar olmasın hyr.
uykum geldi saat 5...

günün anlamlı ve önemli cümlesi: benden 2 tane, senden de 2 tane olsa; benlerimizi buluşturup seviştirsek seninle...

22 Mart 2010 Pazartesi

C3MOİ nin kızlara uyarılar...başlıklı yazısına itafen...

son 2 aydır çok yoğun bi şekilde aşık olduğum için sorgulamaya başladım herşeyi...resmen bi savaş bu ve illaki biri kaybedio.ve o noktada aşk başlıo ben öyle olduğunu düşünüyorum.yani demek istediğim her iki cins,erkekler ve kadınlar aynı şeyleri seviyorlar.zoru seviyoruz biz,nasılki siz size mesaj atmayanı seviyorsanız,bizde sürekli arasın ilgilensin,benimsesin bilmem ne derken aslında bunlara sahip olduğumuzda toz olup uçuyoruz.yani bu durumda ilk mesajı atmayan kazanıyo...ama kazananda aşık olamıyo.
söylediklerine katılmakla birlikte,kendi düşüncelerimi doğruladığın için kızıyorum sana.keşke böyle olmasaydı.ama matematiksel bi imkansızlık var aşk dediğimiz bokta.

herneyse demek istediğim biz bazen kaçmaktan yoruluyoruz ve o kadar aptalız ki kolay inanıyoruz hemen yelkenler fora...

nasıl başlar peki bu işler;
erkek,kendini mükkemmelmiş gibi kahranmış gibi tanıtır önce,inanılmaz bi ilgi,kibarlık falan
kız;olduğu gibidir hoşlanmıo bile olsa süper yüksek egosu için asla terslemez erkeği
erkek, elde etmesi zor sanarak kızı,sürekli bi bahane bulur onu aramak için maksat kendini sürekli hatırlatmaktır.ve kızın umursamazlığı yüzünden,zor olan çekici gelir ona...
kız;bu ilgiye alışmaya başlar ve yavaş yavaş bu ilgiden,iltifatlardan kısaca yalanlardan etkilenmeye başlar...ve hata yapar...
erkek;kızında ona karşı olan ilgisini görünce rahatlar ve zoru başarmıştır...orgazm olmuştur artık zaten.yavaş yavaş azalır aramalar çünkü kendisini hatırlatmaya ihtiyacı kalmaz.
kız;aşık olduğu ilginin azaldığını gördükçe çıldırır,aslında çok ta sevmediği birine deli gibi aşık olmaya başlar...kendinde arar sorunu.ilgisini çekmek için çırpınır durur.aslında bilir hiçbişey yapmaması gerektiğini.bile bile inanmak ister gerçek aşkın olabiliceine...bile bile imkansız olduğunu ve bile bile onu kaybediceini,asla söylememesi gerekn 5 kelimeyi dayanamayıp söyler ''beni neden eskisi kadar aramıyorsun'' birde şu war ''nerdesin aramasaydın hiç'' işte bu fırtınadan önceki sessizlik gibidir.bunu bile bile söyleriz ama yinede...ne sevmeyi biliyoruz nede sevilmeyi, her ikimizde...

ben sevmekten vazgeçtim, sevilmeyi seçtim...çünkü ben sevince aptallaşıyorum,sevimsizleşiyorum...kim severki beni o zamn...

yazını sevdim düşündürdü beni ellerine sağlık :)

16 Mart 2010 Salı

zannettim ki,ben büyüdükçe yollarda büyüycek.ama olmadı öyle... hep daraldı,kısaldı yollar.okadar büyümüş hissediorum ki kendimi bi adım gibi gelio heryer gitmiyorum.

küçükken çok büyük gelirdi dünya herşey masal gibiydi.şehrin ışıklarına gözlerimi kısarak bakardım,kendimi güzel bi filmde zannederek dans ederdim hayalimde.hala da tepeden bakınca şehre, kısarım gözlerimi,yine başım döner çocukken olduğu gibi ama dünya eskisi kadar büyük ve gizemli gelmio bana...hatta artık dansta edemiorum hayalimde.küçük ellerimle ettiğim duaları hatırlıyorum,ağladığım matematik sınavlarımı...büyüyünce diye başlayan cümlelerimi...annem babam ve ben tatile giderdik,daha büyük mutluluk yoktu benim için sonra istediğim oldu ben büyüdüm...

akşam yemeklerinde yoktum artık,o hayal ettiğim ışıkların altında dans ettiğim güzel bir sevgilim,güzel arkadaslarım vardı.artık büyüktüm ben hep sevgilim ve arkadaslarım vardı yanımda annemden babamdan çok.tatillerimiz ayrıldı,sabah kahvaltılarımızda...ben özgürdüm...

ne kadar şanslı olduğumu düşündüm hep,arkadaslarımla tatile gidebiliyodum,erkek arkadasımla kalabiliodum,ne istersem o oluyodu işin özeti...veee bu büyüklükten zewk almamaya başladım ben.eeee hayatının sonuna kadar bu böyle.peki sonra?
annemden izin istediğim,izin vermediğinde yalvardığım zamanları özlüyorum.tadı vardı çünkü,anlamı vardı.

şimdi dahada büyüdüm ben eeee napıcam ben şimdi,ellerim küçük hala Allah kabul edermi acaba yine dua etsem.boyumda çok uzamadı e aklıma öyle...yine istesem dans edemezmiyim şehrin ışıkları altında?

ben arada kaldım ne olduğumu ne olmam gerektiğini bilmiyorum...öyle bi boşlukki bu laf olsun diye söylenen 'kendimi boşlukta hissediyorum' lardan değil.

nereye gitsem kendimide götürüyorum,ama istemiyorum işte tek başıma yalnız gidiyim benimle olanlar,olmuş olanlar,bitmiş olanlar,olucak olanlar olmasın sadece ben alıp gidiyim.gelmesin benimle ben bile...

benimle birlikte büyüyen tek şey başıma açtığım işler oldu.her seferinde daha büyük taşların altını görmek istedim.ama bu sefer o kadar büyük tü ki cidden altında kaldım ve kimsede yardım edemiyo bana...sihirli bi kelime olmanı bunları çözen beni alan ve olmam gereken yere oturtan.ben artık yosun tutmak istiyorum...sürekli uyumak istemem bundan.

diyolarki başka şeyler düşün bişeyler yap,gez toz,git...bende düşünüyorum neresi beni mutlu eder acaba die...yok öle biyer... neyse yoruldum

not: altına yap üstüne otur un ne demek olduğunu anladım ben :)
bigün daha onun aramasını bekleyerek geçio...geçio ama :) sanırım böyle alışılıo,özlemekten yorulduğunda ve çabalamaktan ve koşmaktan yorulduğunda...daha fazla zamana ihtiyacım var...

okula gitmeliyim,yapmam gereken o kadar çok şey varki bi anda hepsi üstüme gelio eskiden hepsiyle başedebiliodum...nasıl yaptığımı unuttum...kendimden daha mı çok seviyorum ki yaaaa...olabilir mi böyle bişey? tek istediğim telefonumu fırlatıp atmak onunlayken giydiğim herşeyi kendimide :) yinede kaçamam ki ben bununla yüzleşmek zorundayım...neyse okula gidiorum ....

not: bir daha kimsenin telefon numarasını ezberleme...böylece numarasını telefonundan sildiğinde rahat edersin...beynimden silemiorum ki...
bana biri yardım etsin onu aramamam için...sevgiler

15 Mart 2010 Pazartesi

bu gün biraz daha iyi hissediorum aklıma daha az geliosun oyalıorum kendimi sürekli bişeylerle uğraşmaya çalışıorum.o kadar dolmuşum ki seninle farkında olmadan su içerken düşünüorum seni...ara vermeye gelmiosun sürekli tempoda kalmam koşturup durmam hatta kendimden kaçmam lazım son hızımla,senden kurtulmak için...daha fazla su içiyorum eskisinden yüzünü unutmıyım diye...unutıyım seni ama birazın kalsın istiyoum...vazgeçiorum tam senden nefes almaya başlıorum ve bakıyorum ki artık yemeklerden tat alabiliyorum iştahım da açıldı...derken bi ses bana ''seni özlemediğimimi sanıyorsun '' diyo...ve sil baştan...tekrar koşmak için önce konsantre oluorum konuşuorum,anlatıyorum yetmio kendi kendime kuruorum yine bi çözüm bulamıorum ve başlıorum koşmaya...ve yine yoruluorum bi yerde yorgunluğumla uğraşırken,kendimi eskitirken ben seni unutuorum...ama aslında biliorum ki beni arıycaksın bu yüzden rahat içim unuttum diyerek kendimi kandırıorum sadece...beni aramanı beklerken sabırlıyım ben...beni hiç aramıycak olsan,bidaha hiç olmıycak olsan yani %+^%+&%+/&/ düşünemiorum bile...

şimdi soruyorum önüme gelene ne söyliyceklerini bile bile...sonra dönüyorum içime soruyorum,sus lan dio bana azıma sıçtın bok ettin yok ettin beni...

küsüm ben ya herşeye,sana,ona,buna,kendime...napar sağlıklı insanlar, ayrılır acısını yaşar ve bitirir dimi...benim acımla yüzleşmeye cesaretim yok korkuyorum.daha fazla üzülmekten.tamamda mika ulan sen zaten bunu eninde sonunda yaşıycaksın ulan bu herif her türlü yok olucak neden uzatıosun gerizekalı neden.göt gibi kalan sen olucaksın hertürlü kesin gidicek yani altarnatif warmı ? yok...ee o zaman o gitmeden sen gitsene kızım bu kadarmı malsın yaa...hiç mi sevmiosun kendini...

cahil,köylü,aciz,gerizekalı,beyin özürlü mika...karaktersiz

11 Mart 2010 Perşembe

ben değil o seviyo seni

sorunların üzerine gittikçe gerçekten başdilebilir hal alıolar...alışıosun ya da bilmiorum...mide ağrısı gibi belli bi zaman sonra ağrıdığını hissetmemeye başlıosun bu yüzden diyolar sanırım 'ZAMAN' die...

1 ay olucak nerdeyse biteli ve onu görmeyeli...3-4 gün görmemeye dayanamazken çok uzun bir süre bu neticede ama bi yandanda dün gibi gelmesi çok şaşırtıcı.dün görmüşüm gibi gözlerimin önünde...

hay lanet olası küçük kalbim neden taşıyamayacağın yükleri sırtlanıosun hep...ittire ittire sokarak içine neden yoruyosun kendini...
zavallım orda heycanla bekliosun sürekli telefon çalar diye ya da bişey olurda tekrar olur diye dimi...akıllanmıyosunda bak derste alamıosun.hala çocuksun işte benimle büyümüyorsun çünkü...sevmek için temiz kalmak için akıllanmamak için büyümüyosun...ve beni yalnız bırakıosun.beni savaşımda mağlup ediosun...
gerçi seni sustursam telefonum susmuyo ve sen tekrar ritmini buluyosun dimi...

ben susuyosam sen konuşuyo olduğun için mi,ikimiz aynı anda konuşamazmıydık hiç mutlu olmak yokmu ... hep oyun mu oynamak gerek.ben bu yaşıma rağmen çok yorgunum gerçekten çok yorgunum.kafamı omzuna koymak ve ben söylemeden içimdeki herşeyi anladığını bilmek istiyorum.sen konuş ama,hiç susma hatta gitmek zorunda olduğunu anlat,bitmesi gerektiğine ikna et,ama yine son sözün beni öldürsün.son sözün yine seni seviyorum olsun...ve ben bütün konuştuklarının içinden sadece bunu hatırlıyım...

sonra rutin gidişlerin olsun geleceğinden emin olduğum... her gelişinde daha çok sarıl bana çünkü gidişin her seferinde daha çok yakıcak beni...değdi diyim 5 dakikam için 5 ayıma değdi...benden götürdü ama getirdikleri... diyim...sen yine git ama gelmelerini hatırlıyım ben sadece, yine gideceğini bilmeden,benim olmadığını unutup,hep yanımda olacakmışsın gibi...

'belki gelir' demiyim ama yokluğunda.öyle bi zamanda gel ki hayır diyemiyim sana,giderken hayır diyemediğim gibi...ben sana hiçbirşey diyemedim ki zaten.

kalbim seni çok seviyo...

10 Mart 2010 Çarşamba

kalbimi yıkasalar sen akarsın

neresinden yakalasam aynı yeri tutuyorum sanki koşuyorum ama yürüyenler hep önümde.umrumdamı sanki...
kurtuldum bitti derken yeni bi çıkmaz sokağa atıyorum kendimi yine aynı denizde boğuluyorum...boğuldukça daha güzel ölümler görüyorum.ve her öldüğümde bi önceki için sitem ediyorum kendime.bütün bunları bana yaşatan ben olamam diyorum bazen nasıl başkalarına karşı bu kadar iyimserken kendini yakmak için sürekli ateş arıyorsun...

yeniden bitiriyorum, susturuyorum içimdeki tüm sesleri.sana susuyorum sana bitiyorum yine ama yaptığım herşeyde senin adın var.seni unutmaya çalışırkende sen varsın,nefret etmeye çalışırkende.ben beceremedim...

hep bir sonraki daha fazla acıtır en büyük acıyı içinde olduğun da yasarsın ancak.benim başım ağrımıyo artık, karnımda...sen ağrıyosun sadece bende başka hiçbirşeye fırsat vermeden hiç durmadan ağrıyosun içimde.yinede azaltabiliyorum bazen, sesini duyduğumda oda, seni görmek bile yetmezken bana hatta seni görmek bile acı verirken tek bir kelimenle huzur buluyorum...
şimdi sen gittin ya beni çok sevdiğini söyleyip,sevdiğin için gittin ya hani...o zaman bi büyüklük daha yapta temelli git diyorum ben.git yani tamamen git...bırak seni görmeyi sesini bile duymayı hayal edemiyim de unutıyım seni...ne istiyosun anlamadım ki...

neşeli blog umu geri istiyorum...ben bu senle dolu blog u sevemicem hiç.hiç gülemicem burda :(