16 Temmuz 2010 Cuma

en mutlu günüm

bugün gidiyorsun işte, tüm yolların sonuna çıkmaz sokaklar ekledim
ama yinede gidiyorsun, özlemlere,sevgilere,paylaşılanlara inat...
belkide hiçbirine değil, belkide tüm gitmeler aynı sebepten
gitmek istemek...

hep bugünü bekledi kalbim
tuttuğum,yapıştığım son parçalarınıda, giderken zorla kopar ve git diye bekledim
şimdi canımın en çok yandığı, küstah gülüşünün en çok gözümde canlandığı yerdeyim
gitmenden daha büyük bi acı yok, olamaz...sevdiğini söylediğin ilk an kadar yanıyor içim...
o günde biliyordum sevgimizi kiralık bedenlerimize hapsedecektik
bakınca anlıyordum gözlerinden yeni bir sevdaya yer yoktu kalbinde
kendine doğru çekerken beni, git diyordun,sevme beni, isteme...
bense daha çok kırmaya geliyordum kalbimi
koşuyordum tüm korkularımın üstüne üstüne
güçlenicektim, kolay değildi üzülmek benim için
sen geri alırken verdiklerini
ben her saniye yeni katlar çıkkıyordum kendimden izinsiz sevgimin üstüne

tarih şu, bu işte...
günün ne önemi varki...
büyük bir vurgun benim için gidişin
asla seni unutamayacağımın imzası

başka bir şehrin yalnızlığına bırakıyorum seni
istiyorum ki dönme hiç
mesafelerimiz unutturur, yokluğun bile yavaş yavaş kaybolur
tarih şu ve ya da bu gittin ya
tüm yaşananları sadece bir GÜN müş gibi arkanda bırakarak

içimde yaşattığım duygularımı doğurdum bu gün
güzel bir kız çocuğu bak el sallıyor arkandan
sen arkanı dönüp gittiğin an yok olucak
elinden tutuorum gitmesin,bitmesin diye
ama kayıp gidiyo minik elleri...
kal diyemezmiydik sana,
yanındakiler kadar bizimde sana ihtiyacımız olamazmıydı

ağlıyorum gülerek, en mutlu günüm bu diye
beklediğim gün
kurtuldum senden
kurtuldum, ümit etmekten
ya gelirsen, ya ararsan diye düşünmekten
git benden çoook uzağa
en mutlu günüm bu gün

yoksun, istanbul da yok
bende yokum aslında
çantanın en küçük gözüne yine sıkıştırdım kalbimi

gitmeee
yoksan kimse yok...

2 Temmuz 2010 Cuma

dfwefwef

kapılarım kapalı 3 kilit vurdum üstüne, zinciledim...yorgunum...
ara sıra aralıyorum kapımı, nefesin geçmişmi bu yakınlardan diye bakıyorum
belki gelip çabucak kaçmışsındır görünmemek için
belki de beni görebilme umuduyla bekleyip, bir sigara yakmışsındır

senin sigaranda bi başkaydı
yanında içilen tüm sügaralarda...
kokusuna sarılan dakikaların arkasından koşardım
tutup yakalasam sanki duracaklar ya
didinip dururdum işte
belki bir kaç saniye fazladan çekebilmek için seni içime...
biraz daha kal diye
başkaydı senin yanında sigara içmek
seni çekmek gibi aynı boğulana kadar
tüm zararlarını bile bile, bırakmamak...

elimde telefon, aramaya niyetlenipte vazgeçmiş olma ihtimalini hesaplıyorum
seni düşündüğüm her an beni düşündüğünü sanarak uzanıyorum derin derin yalnızlığıma
en kalabalık zamanlarda
hangi yolu seçsem iki kapı çıkıyor karşıma
birinde sen
diğerinde seçmem gereken

hep geri dönmek istesemde yine sen sandığım kapıyı seçiyorum
kaç yanlış kararla batacağımı hesaplamaya çalışarak
zoru seçiyorum belkide
ne olacağını bilip ama emin olamamak itiyor ayaklarımı sana doğru

elimde telefon aramak,sadece iki kelimeni duymak istiyorum
sesinin en siyah rengini istiyorum, sonra yine renklensin diye
bi uyanabilsek güneş doğar nasılsa

özledin mi diye soruyorum kendime
hayır özlemedimler direniyor
evet özledim çok özledimlere karşı
susmalarını söylüyorum tüm iç seslerime
kendimi gömüyorum tüm senli cümlelere...