27 Haziran 2010 Pazar

benide özlermisin istanbul kadar...

snden ne kadar nefret ettiğimi,bi o kadar da sevdiğimi yazarımda
gidiceksin ya tıkanıyorum işte
öyle kalıyorum kelimem beğenmiyo diğer kelimemi
yanyana duramıyolar, siliyorum...
yazılmıo işte

hadi benden gittin de
istanbul
çok sevdiğin en sevdiğin şehirdemi sensiz kalıcak
benide özleyecekmisin istanbul kadar

koskoca istanbula rağmen seni görürüm ümidiyle geçirdiğim boş saatler
sırf olurda karşılaşırsak diye sevdiğin parfümü sıkmam
aynı havayı soluyo olduğumuzu düşünmenin beni rahatlatması
yine kaçtı kelimeler
benden bu kadar....

26 Haziran 2010 Cumartesi

Ben...

içimde sanki başka bir insan daha var seni benden daha çok seven
artık o ben değilim orda filizlenip büyüyen biri daha
iki kişiyi yüklendim sırtıma gidiyorum uzun uzun
bir arpa boyu yol alsam umudum olur bir adım daha atmak için...

senin ayakların nereye gidiyor öyle
yüzün burda,aynamda
bana bakışını görüyorum
taktığın masum maskelerini
başkasından aldığın gülümsemeni
çalıntı sözlerini duyuyorum...

bana gelişlerin var sonra
gidişinden endişe duyduğum
gidiceksin çünkü
tüm gelmeler bana gidişleri anımsatır...

sonra yavaş yavaş kaybolursun işte
bile bile ben yine sana koşarım
akıllanmamış,dersimi almamış sayılırım
öyle zannedersin
çok sevdiğimi sanıp daha çok böbürlenirsin kendince

daha dik, daha güvenli durursun karşımda
benim ellerim titrerken, sen bayat espiriler yaparsın
tüm bu aptallıklara karşı hala titrer ellerim

küçümsediğim, dalga geçtiğim insanlar gelir aklıma
acizlikleri, yenilgiyi hazmedemicek kadar küçük oluşları
kendime bir yer açarım
hoşgeldin seni bekliyorduk derler
kendimide küçümseyerek devam ederim kaldığım yerden
ben sizden değilim aslında, hayır ben bu olamam

dünya küçük kalır yanımda
hayallerim küçülür
hiç bir renk yakışmaz yüzüme
giyindiklerim benim değil
ödünç alırım sağdan soldan anlık mutlulukları

kendini biraz daha büyük san diye
küçülürüm sana
yanında yok olucak, fark edilmicek kadar küçük kalırım
aslında böyle olmazdım
hiç olmadım
ben bu değilim...

24 Haziran 2010 Perşembe

kendime kızıyorum
seni sevdiğim için değil
seni sevdiğim için kendime kızmayışıma kızıyorum...

kendime kızsam
kendime kızdığım için küsüyorum kendime

sana kızsam
yoksun ki...

birazım daha kaldı
hadi onuda bitir
...

8 Haziran 2010 Salı

çok...

zaman, en zamansız yanını en zamansız zamanda çıkardı ortaya...
hiç bir düzeni hiç bir sınırı yok
acıması da...
herşeyin ilacı, nereye kayboldun? neden durmuş tüm saatlerim?...
sende kaldım
bana en anlamsız baktığın o dar yerde... tamda orda işte...
sözlerimin noktasıyla birlikte tükendiği
aslında söyleyecek çok sözün biriktiği ama boğazımda düğümlendiği, yavaş yavaş renklerin benden kaçıştığı,yerini küllere bıraktığı yerde...

evet istedim,seni minik minik parçalayıp,penceremden atmayı
öl istedim,canın yansın,hiç mutlu olma...
tam gülerken dilin boğazına kaçsın,
benim o çok sevdiğim gözlerin yerinden çıksın pörtlek kalsın,
dişlerin tek tek dökülsün...
ama olmadı...

gidiosun,benden çok şehir uzağa
çok zaman yoksun
çoklarım çok birikicek bu çoklu zamanlarda...
3 yıl 5 yıl derken, silinicek yüzün közkapaklarımdaki yerinden
çoklar yavaş yavaş hiçe dönüşecekler...
ve sen en çok kaldığın yerde hiç yer kaybetmeyeceksin...

giderken, seni alırmısın benden...kavga ediyorum onunla git diyorum öl diorum...al seni benden lütfen...gidiyorsun madem kalma hiç...